Written by 22:05 Röportaj

Oktay Özden asgari ücretteki artışı değerlendirdi

Asgari ücret artışının etkilerini yazarımız Oktay Özden’e sorduk.

İşçi-işveren sendikaları ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı arasında yürütülen asgari ücret çalışmaları tamamlandı. Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan 2023 yılı için asgari ücretin 8 bin 500 TL olacağını açıkladı. Bu Türk-İş başta olmak üzere işçi sendikaları ve siyasi partilerin talebinin de altında bir tutar. Türkiye’de insanların geçimini sağlayabilmesi için asgari ücret ne olmalı?

İnsanların geçimini sağlayabilmesi için asgari ücret çok daha yüksek olmalı. Bunun hesaplamaları yapılıyor. Türk-İş’in, DİSK’in yaptığı hesaplamalar var. Kişi başı asgari gelir yaklaşık olarak 14 bin lira civarı olması gerekiyor. Bir ailenin geçinebileceği en düşük gelir 20 bin lirayı aştı. Bugün açıklanan 8 bin 500 lira iyi bir artış aslında. Reel ücretler bazında baktığımız zaman 455 Dolara tekabül ediyor ki bu son 20 yılın, hatta Türkiye tarihinin dolar bazında ikinci en yüksek asgari ücreti demek. 2013’te 891 TL, 469 Dolara denk geliyordu ve asgari ücret bu tarihte dolar cinsinden en yüksek seviyeyi görmüştü. 2018’de tekrar 427 Dolar seviyesinde gelmiş. Şimdi de 8 bin 500 TL 455 Dolara tekabül ediyor. Döviz cinsinden tarihin gördüğü en yüksek ikinci seviyede; fakat insanların satın alma gücü ve yaşam maliyetine baktığımızda tamamen yetersiz.

Asgari ücret döviz cinsinden tarihin gördüğü en yüksek ikinci seviyede; fakat insanların satın alma gücü ve yaşam maliyetine baktığımızda tamamen yetersiz.

İç piyasadaki fiyatların bu kadar yüksek olmasının nedeni farklı. Asgari ücretin artışı, bu diğer nedenlerin yanında önemsiz kalıyor. Siz bugün asgari ücreti 10 bin lira, 15 bin lira da yapsanız makul bir para politikası olmadığı sürece bu asgari ücret çare sunmuyor. Evet, kısa dönemde insanların alım gücünü artıracak, geçimlerini kolaylaştıracak ama bu ne kadar sürecek?

İki-üç aylık bir rahatlamanın ardından yıl ortasına gelmeden ilk başladığımız seviyeye geri döneceğiz. Bu dinamiği anlamak lazım. Bu sürecin asıl belirleyeni para politikalarıdır. Para politikasını değiştirmediğiniz sürece asgari ücreti hangi düzeye çekerseniz çekin, bunun etkisi çok kısa sürer. Asgari ücret artışı bir sonuçtur. Uyguladığımız para politikasının sonucunda devasa bir enflasyon ortaya çıktı. Biz bu enflasyonun karşısında insanların alım gücünü korumak zorundayız. Devletin yaptığı da bu. Dolayısıyla bir sonuç olarak asgari ücret artırılıyor.

Para politikasını değiştirmediğiniz sürece asgari ücreti hangi düzeye çekerseniz çekin, bunun etkisi çok kısa sürer.

Asgari ücret de tabii ki de artmalı. 8 bin 500’ün altı zaten düşünülemezdi ki bu bile çok yetersiz. Bugün İstanbul’da ortalama kira 10-15 bin lira seviyesine çıktı. Bir kişinin yaşam maliyetini, temel giderlerini yukarıya iten geçmişteki asgari ücret artışları değil, para politikası ve döviz kurunun seyri. Siz bu sorunları çözmedikçe asgari ücret 9 bin lira olsa da çok fazla şey değişmez. İki ay sonra döviz kuru artarsa bunun hiçbir anlamı kalmaz, tekrar dolar cinsinden asgari ücret düşmeye başlar. Burada alım gücünü korumak için para yönetimi, para politikaları çok daha makul bir seviyeye getirilmeli.

Bundan önce enflasyon hedeflemesi yapan Merkez Bankası vardı. Piyasayı yönlendirerek geleneksel para politikası araçlarını kullanırdı. Bunun iyi ya da kötü olduğunu söylemiyorum. Enflasyon hedeflemiyor olabilirsiniz, kuru da hedefleyebilirsiniz. Şu an Merkez Bankası kuru 18,60 düzeyinde sabit tutmayı hedefliyor. İstihdam da hedefleyebilir, büyüme de hedefleyebilir. Ama siz kuru hedeflerken kurun gelecekteki seyri konusunda piyasayı bilgilendirmelisiniz, piyasaya sinyal vermelisiniz. Kurun akıbeti belirsizliğini koruyor. Borsaya baktığımızda 5400 dolaylarında, 5400’lük bir borsa gerçekten 18,60’lık bir kurun fiyatlaması mı? Piyasadaki bir çok üründe, özellikle dayanıklı tüketim mallarında, araba fiyatlarında herkes fiyatlamayı döviz kurunun varacağı noktaya yönelik olarak yapıyor. Dolayısıyla burada spekülasyona olanak tanıyan bir durum da var.

Herkes fiyatlamayı döviz kurunun varacağı noktaya yönelik olarak yapıyor.

İlla enflasyonu hedefleyen bir para politikası gütmenize gerek yok. Kur hedefleyen bir politikası güdüyorsanız bunun da daha makul yolları var. Her şeyden önce nominal faizleri enflasyonun çok altına çekmek -ki bu reel faizlerin negatif seviyeye çekilmesi demektir- Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülke için çok tehlikeli. Bunun sonuçlarını yaşadık. Faizlerin sıfır düzeyine çekilmesi birçok ülke için konuşulan, tartışılan bir şey; fakat gelişmekte olan ülkeler için, cari açık veren, ekonomisi dolarize olan ülkeler için çok tehlikeli bir şey. Halihazırdaki döviz kurunda faizleri makul bir seviyeye çekmeden iç piyasadaki fiyatların seyrini engellemek mümkün değil. Asgari ücret artışıyla oluşan alım gücünü koruyabilmek için bahsettiğim politikaların hayata geçirilmesi gerekli.

Kurdaki belirsizlikten bahsettik. Şu anda en büyük belirsizliklerden biri de seçim. Seçimlere kadar ne olacağını kimse bilemez. Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati, kurun 18,60 düzeyinde tutulacağı yönünde bir açıklama yaptı. Kurdaki yükselme bizim enflasyon planımızı bozar, dedi. Evet, doğru bir açıklama; çünkü Türkiye tarihinde enflasyonla döviz kuru arasında ciddi bir korelasyon olduğunu görüyoruz. Döviz kuru ne zaman artsa enflasyon da artmış. Bu biraz Türkiye’nin üretim yapısından kaynaklanıyor.

Bu rakamların bir anlam ifade edebilmesi için Türk lirasını savunan bir para politikası olması, bu paranın değerini koruyan bir Merkez Bankası olması şart.

Böyle belirsizliklerin olduğu bir ortamda 8 bin 500 lira gerekliydi, yapılmalıydı, keşke daha fazla yapılsaydı. Ama bu rakamların bir anlam ifade edebilmesi için Türk lirasını savunan bir para politikası da olması, bu paranın değerini koruyan bir Merkez Bankası olması şart. Aksi takdirde bu asgari ücretin alım gücü de bir süre sonra düşecek.

Asgari ücret artışının olası sonuçları arasında enflasyon ve işsizlik konuşuluyor. Enflasyona biraz değindiniz ama özellikle işveren tarafı asgari ücretteki artışın işten çıkarmalara sebep olacağını ve işsizliği artıracağını söylüyorlar. Bu doğru mu? Yüksek asgari ücret yüksek işsizliğe mi yol açar?

Asgari ücret artışının iki sonucu konuşuluyor: işsizlik ve enflasyon. Ayrı ayrı bakalım. İşsizlik konusuna işveren sendikası da değindi. Yüksek bir asgari ücret artışının işsizliğe neden olacağını söyledi. Bilimsel olarak baktığımızda asgari ücret artışının işsizliğe yol açtığını gösteren bir bilimsel çalışma yok. Geçtiğimiz sene Nobel ödülü alan ekonomist David Card’ın çalışmaları da asgari ücret ve emek gücü piyasaları arasında anlamlı bir ilişkinin olmadığını gösteriyordu. Nitekim öyle, asgari ücret artışı ve işsizlik arasında bir nedensellik ilişkisi yok.

Asgari ücret artışı ve işsizlik arasında bir nedensellik ilişkisi yok.

Tartışmayı yalınlaştırmak için üretilen malları ikiye ayıralım. Bir, dayanıklı tüketim malları: otomobil, mobilya, bilgisayar, elektrikli ev aletleri, telefon vb. Ekonomide dayanıklı tüketim malları olarak geçen bu ürünleri üretimi biraz daha teknoloji yoğun, sermaye gerektiren bir süreç. İkinci grup ise dayanıksız tüketim malları: süt, ekmek, deterjan, temel gıda ürünleri, tekstil ürünleri vb. Birinci gruptaki dayanıklı tüketim mallarındaki emek payı (ücretlerin maliyetteki payı), ikinci gruptakilere kıyasla biraz daha düşük. Yani ücret artışları sermaye yoğun sektörlerde; tarım, tekstil gibi emek yoğun sektörlerdeki kadar etkili değil.

Sermaye yoğun üretim yapılan sektörlerde ücret artışları o kadar da soruna yol açmaz. Yapılan bir çalışma bizim sanayimizin küresel piyasalarda rekabet gücünü koruyabilmesi için asgari ücretin 500 doları aşmaması gerektiğini söylüyordu. Nitekim bu firmaların çoğu borsada işlem görüyor. Zaten devasa kârlar yapan bu firmalar, ettikleri kârların bir kısmını da ücretlere ayırabilirler. Bu firmalar “oligopol”, “monopol” dediğimiz fiyatlama davranışlarına daha elverişli. Yani fiyatları yukarı çekerek çözüm bulabiliyorlar. İkinci gruptaki üretici firmalar ise asgari ücret artışlarına karşılık verebilecek düzeyde bir fiyatlandırma yapamıyorlarsa ve kârlarını kaybediyorlarsa bunun kaçınılmaz sonucu işsizliktir. İşletmenin varlığını sürdürebilmek için işçi çıkarmaya gidilir.

Ücret artışları sermaye yoğun sektörlerde; tarım, tekstil gibi emek yoğun sektörlerdeki kadar etkili değil.

Enflasyon konusunda da KOBİ’lerde, özellikle hizmet sektöründe ücretler işletmenin maliyetlerinde çok belirleyici olabilir. Burada ise mesele biraz daha taleple ilgili. Hizmet sektöründe güçlü bir talep olduğu aşikar, özellikle yeme-içme sektöründe iyi bir talep var. Dolayısıyla asgari ücret artışında firmalar direkt işçi çıkarmaya gitmekten ziyade, biraz daha deneme-yanılma yöntemi ile fiyatlandırma yapıyorlar. Genellikle ay sonunda gelen satış gelirleri ve maliyetlere göre fiyatları yukarı çekmek, gemiyi yürütmeye yetiyor.

Sonuç olarak asgari ücretin doğrudan işsizliğe yol açacağı gerçeklikle bağdaşmazken enflasyona yol açacağı tezi de ancak belli sektörlerde, kısmî olarak doğru olabilir. Asgari ücret artışı %100 oldu diye yediğimiz dönerin fiyatı da %100 artmaz. Ancak dolardaki herhangi bir sıçramanın etkileri böyle olmaz. Öyle ki; kurdaki değişim, seçim öncesinde asgari ücrete bir ara zammı bile gündeme getirebilir.

İnsanlar bugün temel; tüketim ürünlerine erişmekte bile zorlanıyorlar. Asgari ücret artışı toplumu, emekçileri rahatlatmayacak mı?

İnsanların hayat standartlarını yükseltmenin ve alım güçlerini sürdürülebilir olarak iyileştirmenin yolu asgari ücretten geçmiyor. Asgari ücret artışı zorunlu olarak yapıldı, gerekliydi ama yaşam şartlarının zorluğunu ortadan kaldırmaz.

İnsanların hayat standardını yükseltmenin ve alım güçlerini sürdürülebilir olarak iyileştirmenin yolu asgari ücretten geçmiyor.

Temel gıda maddelerinde enflasyon oranı %100’ün üzerindeyken 6 ayda, 1 yılda %10’a düşmesi beklenemez. Dünyanın hiçbir yerinde bu görülmemiştir. Dünyanın en iyi para politikasını uygulasanız bile bunun geleceği yer %30 dolaylarındadır. %30 bile 100 liralık yağın 130 lira olacağı anlamına gelir.

İnsanlar yaşamlarını sürdürebilmek için temel tüketim maddelerine erişmekte zorlanıyor, evet; ama buradaki sorunun çözmenin kalıcı yolu asgari ücret artışı değil. Asgari ücret artışının yarattığı alım gücünü koruyabilmemiz para politikasına, kurun ve faizlerin seyrine bağlı. İşin bu tarafında makul bir politika gündeme gelmeden ve belirsizlikler azaltılmadan maalesef alım gücündeki bu artışın yaratacağı etki çok kısa sürecektir.

(Visited 308 times, 1 visits today)
Close