Written by 20:09 Röportaj

Hazal Papuççular: “Türkiye’nin, herhangi bir ülkenin davetiyle adaları işgal edip de 1945 sonrasında o adaları elinde tutması imkânsızdı”

Doç. Dr. Hazal Papuççular’la 8 Mart 2022 tarihli “İkinci Dünya Savaşı’nda Oniki Ada” başlıklı yayınımızdan #1soru1cevap

İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’yi savaşa sokmak için yapılan baskıların yanı sıra bazı tekliflerin yapıldığı iddia ediliyor. “Türkiye savaşa girseydi adalar bizimdi” diyen bir anlatı uzun yıllar Türkiye siyasetinde yer buldu. Yakın tarihte de kamuda resmî görevi olan bir kişi sosyal medyada benzer bir paylaşım yaptı. Bu tartışmalar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Hazal Pabuççular: Bu tartışmaları hatırlıyorum. Konuyu çalışan biri olarak onunla ilgili cevabî bir tweet de yazmıştım. Ara ara sosyal medyada Türkiye’de ya da yurtdışında bir arşivden alınmış birtakım belgelerle “Türkiye’ye bu topraklar, adalar teklif edildi ama Türkiye alamadı” diye paylaşımlar yapılıyor. Tabii bunlar hep “Türkiye’ye bir şey teklif edilmişti ama sonuç olarak Türkiye’den ne bekleniyordu?” sorusu sorulmadan paylaşılan belgeler. Biraz da sansasyon yaratmaya yönelik. E haliyle zaten İsmet İnönü’yle ilgili yıllardır bir karalama kampanyası var.

Öncelikle şunu söyleyeyim: Bu dokümanlar birden ortaya çıkan gizli belgeler değil. Zaten yurtdışında herhangi bir arşive gittiğiniz zaman bu belgelere ulaşıyorsunuz. Şaşırtıcı belgeler değil. Diğer taraftan genellikle 1943’le ilgili bu belgeleri ortaya çıkarıyorlar. Bu belgelerden o kadar çok bulabilirsiniz ki sadece 1943 değil, benim kitabımda yazdığım üzere 1939’dan 40’tan başlayarak adalar üzerine tekliflerle ilgili belgelere ulaşabilirsiniz.

Almanların davetiyle Türkiye’nin adaları işgal etmesi, Türkiye’ye büyük ihtimalle bir ilhak hakkı tanımayacaktı.

Türkiye bu adaları alabilirdi, şeklinde yorumlar yapanlar aslında basit bir noktayı unutuyorlar: Almanya savaşı kaybetti. Almanların davetiyle Türkiye’nin adaları işgal etmesi, Türkiye’ye büyük ihtimalle bir ilhak hakkı tanımayacaktı. Çünkü 1945’ten sonra kurulan yeni dünya düzeni Mihver devletleri tarafından değil Müttefik devletler tarafından çizildi. Topraklarla ilgili kararlar da bu devletler tarafından oluşturuldu. Türkiye’nin orada Almanlarla beraber bir işgal girişiminde olması Türkiye’yi savaşa sokabilirdi, sokmasa bile diplomatik olarak zorlayabilirdi. Zaten 1944’ten itibaren Türkiye genel dış politikasında yeterince zorlanıyordu. Yeni dünya düzeninde oldukça zorlu bir pozisyondaydı; çünkü savaşa girmeme konusunda direttiği için Müttefiklerle de arası açılmıştı.

Türkiye’nin Oniki Ada’yı almak tek bir şansı vardı. O şans da 1940’ta rafa kaldırıldı.

Bir uzman olarak baktığımda şunu görüyorum. Türkiye’nin Oniki Ada’yı almak tek bir şansı vardı. O şans da 1940’ta rafa kaldırıldı. O da şuydu: 1939’da Üçlü Pakt ve daha sonra Müttefiklerle buna bağlı askerî anlaşmalar yapıldığında Türkiye’nin adaları işgal etme planları vardı. “Savaş ne zaman çıkacaksa Türkiye savaşa girecek ve yapacağı ilk şey ordunun adaları işgal etmesi olacak”, şeklinde bir plan vardı. Ama 1940’ta Türkiye konjonktürü izleyerek ve çok da doğru bir karar vererek “ben savaşa girmiyorum” dediğinde bu planlar rafa kalktı. Bana kalırsa 1940’tan sonra Türkiye’nin, herhangi bir ülkenin davetiyle adaları işgal edip de 1945 sonrası o adaları elinde tutması imkânsızdı. Bu adalar teklifinin sürdürülebilir bir tarafı yoktu. Tarihin o basit gerçeğine baktığımızda, Almanların yenildiği gerçeğine baktığımızda, bu da gün gibi ortaya çıkıyor. Bu meselenin bu kadar tartışılmasını bir taraftan anlıyorum. Adalar kamuoyunun da çok ilgi duyduğu bir mesele. Diğer taraftan da bir uzman gözüyle baktığımızda belki bir tek meselede Türkiye biraz daha aktif davranabilirdi: o da Meis, Katellorizo adası. Bu konuda 1945’te Türkiye, Türk dış politikasının içerisinde bulunduğu sorunlardan dolayı “Bizim ne alacak toprağımız var ne de verecek toprağımız” noktasına geliyor. Sadece küçük bir mesele olarak -şu anda Doğu Akdeniz meselesinde Meis çok tartışılıyor ama o dönemde öyle bir dinamiği yoktu- Meis dışında Türkiye’nin bu adalarla ilgili herhangi bir teklifte başarıya ulaşacağını düşünmüyorum. Aksine Türkiye’nin böyle bir teklifi kabul etmesi muhtemelen Türkiye’yi savaşa sokacak, sonrasında işgale uğratacak veyahut bunlar olmasa bile Türk dış politikası daha da yalnızlaştığı bir döneme girecekti.

1943’te Almanların yaptığı teklife ek olarak Türkiye’ye adalar üzerinden yapılmış birçok teklif var. Bazen adaların bütünü, bazen bir kısmı üzerinden… Öyle şeyler bulabilirsiniz ki İngiliz arşivlerinde, resmen İngiliz Dışişleri Bakanlığı Savaş Bakanlığı’yla tartışıyor. Birisi diyor ki “Türkiye savaşa girerse şu adayı verebilir miyiz”, öteki diyor ki “hayır, kesinlikle olmaz, o ada Yunanistan’a gidecek”. Sadece Türkiye’ye yapılmış tekliflerde değil, yapılmayan tekliflerde de çeşitli ülkelerin kurumları birbiriyle çatışır halde. Bakanlıklar arasında da farklı düşünceler var.

Şunu da söyleyelim. Bir taraftan Türkiye’nin hakkını da veriyorlar. “Özellikle siyasi çevrelerde Türkiye’nin genişlemeci bir tavrının olmadığı, ama belki askeri çevrelerin adaları almak isteyebileceği” gibi çeşitli notlar da var. Gerçekten de Türkiye savaşın o kuşatılmışlığında ve zorlu döneminde sadece Adalar değil, aynı zamanda Bulgaristan sınırında tadil, Suriye’de de Halep gibi birtakım tekliflere Türkiye’nin toprak talebinin olmadığını belirten birçok yanıt veriyor.

(Visited 443 times, 1 visits today)
Close