Mısır’da Hüsnü Mübarek’in istifasının ardından Savunma Bakanı Hüseyin Tantavi’nin başında olduğu Yüksek Askeri Konsey, yönetimi devralmış ve “meşru bir hükümet alternatifi” olmadığı gerekçesiyle iktidarın sivillere devredileceği tarihi karanlıkta bırakmıştı. Devrimin rüzgarının henüz dinmediği Kahire sokaklarında ordunun zımni ajandasına gösterilen halk tepkisi, 16-17 Haziran 2012 seçimleriyle sonuçlandı. Seçimlerin 24 Haziran 2012 tarihinde gerçekleşen ikinci turunda Müslüman Kardeşler (İhvan) adayı Muhammed Mursi, %51,73 oyla cumhurbaşkanı seçildi. Mursi’nin cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğu 30 Haziran’da, Mısır’da yeni bir dönem başlıyordu.
Göreceli Demokratikleşme: Kurumlar ve Sivil Toplum
Cumhurbaşkanının ilk kez demokratik yollarla seçimi, Mısır’da bir dönüm noktasını temsil ediyordu. İhvan bağlantılı Özgürlük ve Adalet Partisi, mevcut muhalefet içerisinde en geniş taban desteğine ve örgütlenme tecrübesine sahip hareket olarak ortaya çıkmıştı. Buna karşın Mursi’nin cumhurbaşkanlığına yönelik itirazlar gecikmedi.[1] Rakipleri, “eski rejimle Müslüman Kardeşler arasındaki benzerliklerin[2]” altını çiziyor, Mursi’nin ülkedeki İslamcılaşmanın yolunu açmakla suçladıkları kararlarına tepki gösteriyorlardı. [3] Üstelik bu tartışmalar İhvan yanlıları ile seküler, sosyalist ya da Kıptî muhalefet arasında kalmıyor; Mursi’nin adaylığını destekleyen gruplar da kendi içlerinde devletin dinî karakteri üzerine çelişkili görüşleri savunuyorlardı.[4]
Mursi’nin 1 yıl 4 günlük görev süresinde Cumhuriyet’in temel kurumlarında, sivil hak ve özgürlükler alanında göreceli bir iyileşme görüldü. İktidar, çeşitli ortaklıklar yoluyla farklı aktörler tarafından paylaşılıyordu. [5]
Göreve geldiği ilk günlerden itibaren iktidarını sağlamlaştırmak isteyen Muhammed Mursi, Cumhurbaşkanının yetkilerini kısıtlayan geçici anayasa hükümlerini bir genelge ile iptal etti. Yüksek Askeri Konsey Başkanı Hüseyin Tantavi ile Genelkurmay Başkanı Sami Annan’ı emekliye sevk etti. Mısır Savunma Bakanlığı’na General Abdülfettah el-Sisi’yi getirdi.[6] Böylece eski rejimin temsilcisi olan ordunun dizginlerini ele almayı ve buradan kendisine gelebilecek bir tehdidi savuşturmayı amaçlıyordu. Ancak bu hamlesi sivil muhalefet tarafından da tepkiyle karşılandı.
60 yılı aşkın vesayetin ardından Mısır Ordusu, bir çeşit “eşitler arasında birinci” konumuna gelerek siyasal yaşamın sıradan bir öznesi olmuştu. Devrimin ve geçiş sürecinin bu aşamasında toplumda, barışçıl yollarla ordunun kontrol altına alınabileceği kanaati oluşmuştu. On yıllara uzanan düşmanlığın ardından ordu ve Müslüman Kardeşler bir çeşit modus vivendi kurmuştu. Ordu böylece Müslüman Kardeşler tabanını karşısına almadan klientalist ağlarını koruma şansını yakaladı. [7]
Yargı erki, göreceli bir bağımsızlaşma sonucunda Mübarek sonrası dönemde devletin merkezi aktörlerinden biri haline geldi.[8] Bernard-Maugiron ve El Chazli’ye göre yargı, YAK yönetimindeki geçiş sürecinde ve Mursi döneminde, yürütme organına alternatif bir güç olarak ortaya çıkmıştı. [9]
Sivil topluma gelince basın özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün ve diğer hakların tesisi Mısırlılar tarafından memnuniyetle karşılandı. Mayıs 2013’teki bir kamuoyu araştırması; adil yargı, basın özgürlüğü ve hukuk devletinin halk için öncelikler arasında olduğunu gösteriyordu.[10] Öte yandan 2011’de insanların Tahrir Meydanı’na çıkmasına sebep olan ekonomik sorunlar ağırlaşmaktaydı. Açlık sınırındaki nüfusun oranı 2010-2012 yılları arasında %25,2 iken 2012-2013 yıllarında %26,3’e yükselmişti.[11] Mısır ekonomisinin 2010 yılında %5,1 olan büyüme oranı da 2011 yılında Körfez Savaşı’ndan beri gördüğü en düşük noktaya düşerek %1,7 olarak gerçekleşmiş, 2012-2013 yıllarında %2,2 bandında kalmıştı.[12] Ağırlaşan ekonomik tablo karşısında Mısır başta Katar olmak üzere bölgesel ve küresel aktörlerden gelecek dış yardıma bağımlı hale gelmişti.[13]
Ekonomik krizin de etkisiyle 25 Ocak Devrimi’ne katılan/katılmayan toplumsal kesimlerin homurtuları günden güne artmaya başladı. Selefiler Mursi’ye verdikleri pragmatik desteği çektiler. Mısır nüfusunun %10’unu teşkil eden ve özellikle genç nüfusu devrim sürecinde siyasallaşmış olan Kıptîler[14] 2009 yılına göre daha kötü durumda olduklarını düşünüyor[15], İhvan’ın siyasal İslamcı ajandasından çekiniyorlardı. 25 Ocak Devrimi’nin öncülerinden 6 Nisan Hareketi de, İslamcı Kurucu Meclis tarafından kabul edilen Anayasa değişikliklerini “gayrimeşru” ilan ederek muhalefet bloğuna katıldı.[16]
22 Kasım’da gerçekleşen söz konusu Anayasa değişikliği, cumhurbaşkanı kararlarının yetkisini genişletirken farklı muhalefet gruplarını yeniden sokağa çıkmaya iten hamle oldu. Tahrir Meydanı bu kez Mursi karşıtı muhalefetin eylemlerine sahne oldu. Mursi’nin eylemcilerin taleplerini kabul etmemesi, belki de neticeyi belirleyecek dış aktörlerin de sürece müdahil olmasına sebep oldu. Mursi parantezi, General Abdülfettah el-Sisi’nin başını çektiği, yargının tepesindeki Adli Mansur’un geçiş dönemine liderlik edeceği askeri darbe ile 3 Temmuz 2013’te kapanacaktı.
Türkiye – Mısır İlişkilerinde “Altın Çağ”
Kısa süren Muhammed Mursi dönemi, Kıbrıs ve Suriye örnekleri haricinde, Türkiye’nin yabancı bir ülkenin iç politikasına daha önce hiç olmadığı kadar angaje olduğu bir dönem oldu. Bu yalnızca siyasi söyleme değil, diplomatik ve ekonomik ilişkilere de yansıdı.
Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, henüz 2011 yılında Yüksek Askeri Konsey yönetimindeki Mısır’ı ayrı ayrı ziyaret ettiler. Bu ziyaretlerinde Hüseyin Tantavi ve Müslüman Kardeşler başta olmak üzere pek çok siyasi aktörle görüşmeler gerçekleştirdiler. Erdoğan’ın Yunus Emre Enstitüsü Kahire merkezinin de açılışını yaptığı bu ziyaretinde bir televizyon röportajında yaptığı “laiklik tavsiyesi” Müslüman Kardeşler tarafından tepkiyle karşılandı.[17]
İhvan’ın adayı Mursi’nin seçimiyle ise “Türkiye-Mısır ilişkilerinin altın çağı” olarak tanımlanan süreç başladı. Abdullah Gül’ün Kahire ziyaretini Mursi’nin Eylül 2012’de AKP Kongresi’ne katılarak bir konuşma yapması izledi.[18] Ardından Recep Tayyip Erdoğan’ın coşkulu Kahire ziyareti[19], Türkiye’nin bölgedeki değişimden beklentilerinin gerçekleştiği umudunu yeşertmişti. Mavi Marmara katliamı ve Davos krizinin yankılarının sürdüğü bu dönemde Mısır’da artan Türkiye sempatisine karşın İsrail ile sorunlar da derinleşiyordu. Dış politika yönelimi Batı’da ve Körfez’de kuşkuyla takip edilen Mısır[20] bölgede giderek yalnızlaşıyordu.
Türkiye yeni yönetime iki aşamalı olarak 2 milyar dolar kredi sağladığını açıkladı.[21] Ardından ekonomist Karim Helal’a göre “ekonomik olmaktan ziyade siyasi bir mesaj olarak” 250 milyon dolarlık bir ek kredi daha sağlandı.[22]
2012 yılında Türkiye’nin Mısır’a ihracatı da bir önceki yıla göre %32 artarak 3 milyar 390 milyon dolara çıkmıştı. İkili ticaretteki hareketlenme sonucu Mısır’ın Türkiye’ye ihracatında da 2013 yılında %11’lik bir artış görüldü.[23] Özellikle Erdoğan’ın Kahire ziyaretinin ardından hareketlenen ticari ilişiler, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (MÜSİAD) yıldızını parlatıyordu. 1990’lı yıllardan itibaren giderek güçlenen ve uluslararası faaliyetlerini artıran MÜSİAD; 2011 Arap ayaklanmalarının ardından Tunus, Mısır gibi ülkelerde Müslüman Kardeşlere yakın orta büyüklükteki sermayedarlarla ilişkilerini canlandırdı. Dilek Yankaya’nın ortaya koyduğu üzere bu ilişkiler yalnızca ekonomik değil; iktidarın ortaya koyduğu jeopolitik hedeflere hizmet edecek şekilde politik ve kültürel boyutlar da içeriyordu.[24]
Dönemin en popüler kavramlarından “Türkiye modeli”, tarihsel Batı yönelimi ve laiklik deneyimi sebebiyle Müslüman Kardeşler tarafından pek de kucaklanmadı[25]; ancak “MÜSİAD modeli” ordu, devlet ve muhafazakar sermaye ilişkileri bakımından çok şey ifade ediyordu. İhvan ağına mensup orta ölçekli girişimciler tarafından kurulan ve kendisini 25 Ocak ruhuyla tanımlayan işveren örgütü EBDA (Egyptian Business Development Association), Orta Anadolu burjuvazisinin Türkiye’deki kurumsallaşma ve örgütlenme yapısını model alıyor, büyük sermayenin içine eklemlenme sürecini hayranlıkla takip ediyordu. Arapça telaffuzuyla “başla” anlamına gelen EBDA üyeleri de MÜSİAD’ı rol model olarak aldıklarını ilan etmekten çekinmediler.[26] Ancak MÜSİAD’ın taşradan finansal merkezlere doğru uzun yıllara yayılan yolculuğu ile EBDA’nın Mısır’da sahneye çıkışı önemli bir farklılıktı. Müslüman Kardeşler’in ekonomik ideolojisini çalışan akademisyen Evrim Görmüş’e göre EBDA, Mursi iktidarında yukarıdan aşağı bir şekilde ortaya çıktı ve özden ziyade retorik olarak kaldı.[27]
Sonuç
Her ne kadar “Mısır’da demokratik halkoylamasıyla iktidara gelen ilk lider” olarak tanımlansa da Muhammed Mursî’nin cumhurbaşkanlığı; ülkede sivil toplumun örgütlenememiş olması, 2011 Devrimini gerçekleştiren muhalif kitlelerin sınıfsal ve kimliksel ayrımlarla parçalanması ve Mübarek rejiminin önemli isimlerinin yeni dönemde de iktidar talep etmesi sebebiyle en başından itibaren geniş bir toplumsal kesimi temsil etme kapasitesinden yoksundu. Kaldı ki 30 yıllık otoriter bir rejimin bütün kurumları ve siyaset kültürüyle böylesine kısa sürede dönüşmesini ve Mübarek’in düşüşünden 1 yıl sonra gerçekleşen seçimlerin bir anda demokratik mekanizmaları harekete geçirmesini beklemek yersiz olurdu. Müslüman Kardeşlerin böyle hassas bir dengedeki iktidarında; örgütün on yıllara uzanan örgütlenme, sivil dayanışma ve hatta silahlı mücadele deneyimine karşın toplumsal rıza üretme imkanı oldukça kısıtlıydı. Buna gündelik yaşamı doğrudan etkileyen su ve elektrik kesintileri, akaryakıt kıtlığı, kamu hizmetlerinin yerine getirilememesi, kayıtdışı ekonominin şişmesi eklendi. Prof. Jean Marcou’nun gözlemine göre, kimileri Muhammed Mursi’ye oy vermiş olan pek çok Mısırlı bu kez onu indirmek için Tahrir’e dönmeye hazırdı.[28]
Neticede 3 Temmuz 2013’te yönetime el koyarak iktidarı önce fiilen sonra resmen ele alan Genelkurmay Başkanı Abdülfettah el-Sisi, İhvan’la verdiği kanlı mücadeleye -ve meşruiyet sorununa rağmen- Mısır içerisinde güçlü müttefikler bulmakta zorlanmadı. Bölgesel ve küresel aktörlerden gelen dış destek de bir restorasyon döneminin başladığının ve Müslüman Kardeşler hareketinin yalnız Mısır’da değil, tüm coğrafyada tasfiyesinin işaret fişeği oldu.
Türkiye’nin bu değişim karşısında aldığı tepkisel pozisyonu, bunun ikili ilişkilerde yol açtığı kırılmayı ve uzun soluklu kopuşun arka planını bir başka yazıda ele alacağız.
Oğul Tuna
1995 yılında Adana’da doğdu. 2019’da Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Master eğitimini hâlen Fransa’da Lille Siyasal Çalışmalar Enstitüsü’nde (Sciences Po Lille) sürdürmektedir.
Siyasî tarih ve karşılaştırmalı siyaset çalışan Tuna Türkiye, İran ve Rusya üzerine yoğunlaşmaktadır.
Ertuğrul Atlı
1995 yılında Bursa’da doğdu. Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 2019 yılında mezun oldu.
Çocuk (H)aklı Projesi’nin koordinatörlüğünü yürütmekte ve televizyonculuk sektöründe çalışmaktadır. Bir gönüllülük projesi için iki ay bulunduğu Mısır başta olmak üzere Ortadoğu’ya ve Çin siyasetine ilgi duymaktadır. İstanbul’da muhtelif kuruluşlarda staj ve sivil toplum deneyiminin ardından bir süredir Ankara’da yaşamaktadır.
[1] Bernard-Maugiron, Nathalie, El Chazli, Karim. « Justice et politique dans l’Egypte post-Moubarak », in Gobe, Eric [éd.], Des justices en transition dans le monde arabe ?, Centre Jacques-Berque, Rabat, 2006, s. 141.
[2] Boutaleb, Assia « Quand élection (re)devient un plébiscite : la restauration autoritaire à l’aune du leadership politique en Egypte », Politique africaine, no. 146, Haziran 2017, s. 30.
[3] Paola Pizzo, « The ‘Coptic Question’ in post-revolutionary Egypt: citizenship, democracy, religion », Ethnic and Racial Studies, vol. 38, no. 14, 2015, s. 2603.
[4] Kristen McTighe, “The Salafi Nour Party In Egypt”, Al Jazeera Centre for Studies, 26 Mart 2014. URL: https://studies.aljazeera.net/en/reports/2014/03/20143261283362726.html
[5] Pizzo, op. cit., s. 12.
[6] Al Jazeera Türk, “Mısır’ı yöneten güç: Yüksek Askeri Konsey”
URL: http://www.aljazeera.com.tr/haber-analiz/misiri-yoneten-guc-yuksek-askeri-konsey
[7] Pizzo, op. cit., s. 12.
[8] Bernard-Maugiron, El Chazli, op. cit., s. 142.
[9] id., s.148-149.
[10] Fait Muedini, Brian Dettrey, « Public Support for Democratic Reform in post-Mubarak Egypt », Middle East Law and Governance, no. 10, 2018, s. 190.
[11] Gonda Yumitro, Heavy Nala Estriani, « The Quo Vadis of Democratization in Post-Egypt Arab Spring », CIRR XXIII (79), 2017, s. 171.
[12] Dünya Bankası, GDP growth (annual %) – Egypt, Arab Rep.
[13] İsmail Numan Telci, « “Devrim” Sancısı: Mısır’da Siyasal ve Ekonomik Kriz », Ortadoğu Analiz, Cilt:5, No:55, Temmuz 2013, s.53-54.
[14] Pizzo, op. cit., s. 2608.
[15] Muedini, Dettrey, op. cit., s. 189.
[16] İsmail Numan Telci, Mısır: Devrim ve Karşı Devrim, SETA, 2017, s. 177-180.
[17] The Wall Street Journal, “Islamists Criticize Turkish Premier’s ‘Secular’ Remarks”, 15 Eylül 2011. URL: https://www.wsj.com/articles/SB10001424053111904491704576570670264116178
[18] Mensur Akgün, Sabiha Senyücel Gündoğar, “Mısır-Türkiye ilişkilerinde daha iyi bir geleceğe doğru…” TESEV Raporu, s. 5.
URL: https://www.tesev.org.tr/wp-content/uploads/rapor_M%C4%B1s%C4%B1r-Tu%CC%88rkiye-ilis%CC%A7kilerinde-daha-iyi-bir-geleceg%CC%86e-dog%CC%86ru.-12-Mart-14.pdf
(Erişim tarihi: 02.05.2021)
[19] BBC News Türkçe, “Erdoğan Mısır’da sevinç gösterileriyle karşılandı”, 13 Eylül 2011.
URL: https://www.bbc.com/turkce/haberler/2011/09/110913_egypt_turkey
[20] DW Türkçe, “Mısır dış politikasında rota değişiyor”, 23 Eylül 2012.
URL: https://www.dw.com/tr/m%C4%B1s%C4%B1r-d%C4%B1%C5%9F-politikas%C4%B1nda-rota-de%C4%9Fi%C5%9Fiyor/a-16256383
[21] Vatan gazetesi, “İşte Türkiye’nin Mısır’a yaptığı yardım!”, 5 Temmuz 2013.
URL: http://www.gazetevatan.com/iste-turkiye-nin-misir-a-yaptigi-yardim–551438-ekonomi/
[22] Hend El-Behary, “Turkey pumps $250m more in its credit line to Egypt”, 20 Mayıs 2013.
URL: https://dailynewsegypt.com/2013/05/20/turkey-pumps-250m-more-in-its-credit-line-to-egypt/
[23] Trademap, Bilateral trade between Egypt and Turkey. (Erişim tarihi: 02.05.2021)
[24] Dilek Yankaya, “Exposition industrielle, production de réseaux et construction d’imaginaires : la Foire internationale du Müsiad et les représentations de l’Etat turc”, Les Etudes du CERI, no:215, Kasım 2015, s.15, 32, 34.
URL: https://www.sciencespo.fr/ceri/sites/sciencespo.fr.ceri/files/Etude_215.pdf
[25] Marwa Awad, “Islamist businessmen challenge Egypt’s old money”, Reuters, 17 Ekim 2012.
URL: https://cn.reuters.com/article/egypt-economy-brotherhood/islamist-businessmen-challenge-egypts-old-money-idUSL6E8L9NQ420121017
[26] Evrim Görmüş, “The Economic Ideology of the Egyptian Muslim Brotherhood: The Changing Discourses and Practices”, Journal of Emerging Economies and Islamic Research, Vol.4, No:3, 2016, s.69.
URL: https://core.ac.uk/download/pdf/328806028.pdf
[27] Görmüş, op. cit., s. 70.
[28] Jean Marcou, “La Turquie, les Occidentaux et la crise égyptienne”, 17 Temmuz 2013.
URL: https://ovipot.hypotheses.org/9279