Dosya editörümüz Ömer Baysan, “tutunamayanlar” serisi için bu kez yüksek lisans yapan ve iki yıldır iş arayan bir siyaset bilimciyle konuştu. Tutunamayanlar’ın hikayelerini kendi seslerinden dinlemek için souncloud hesabımızı ziyaret edin.
***
Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?
Adım Yunus. İstanbul doğumluyum. 25 Yaşındayım. İstanbul’da yaşıyorum. Ailemle baraber yaşıyorum hala. Böyle, buralardayım.
Eğitim durumundan bahseder misin? Liseden itibaren, üniversite süreci, tercih sürecinden bile bahsedebilirsin.
Tabi İstanbul’da doğduğum için kendi mahallemde okudum ilkokulu falan. Ondan sonra Anadolu lisesinde okudum Mevlana Anadolu Lisesi. Bana bayağı ters bir yerdeydi. Yani aslında yakın falan değildi ama Anadolu Lisesi diye oraya gittim. O zamanlar şeydi, üniversite okumak isteyenlerin gittiği yerdi Anadolu Lisesi, herhangi bir meslek lisesine falan gitmiyordun eğer üniversite okuyacaksan. Ondan sonra üniversite sınavına girdim. Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler mezunuyum. 2018’de mezun oldum. 2012’de girdim okula. Şimdi de İstanbul siyasalda yüksek lisans yapıyorum. Tez dönemine geçtim, geçen yıl ders dönemindeydim. Tercihleri yaparken… Tercihi de sordun galiba?
Neden siyaset bilimi ve uluslararası ilişkileri seçtin?
Bu iş birazcık, yani cevabı biraz zor çünkü 18 yaşında karar veriyorsun yani 18 yaşında ileride ne yapacağını çok rahat kestiremiyorsun aslında ama genelde o girdiğin üniversite sınavına da dayalı oluyor biraz. Yani okulun belli başlı puanları var senin aldığın puan var.
Evet biraz da sıralamanın…
Biraz orada eleme yapıyorsun yani deneme yanılma, “hukuk gelmediyse en iyi siyasettir” gibi bir şey olmuş olabilir, yani öyle düşünüyorum. Ama sonradan çok sevdim çünkü yüksek lisansını yapıyorum yani sonradan gidip başka bir şeyden yüksek lisans yapmaya çalışmadım.
Peki lisans sürecinde nitelikli bir öğrenci miydin?
Yani?
Erasmus yaptın mı mesela?
Yaptım. Bu nitelikli öğrenci derken ne bilmiyorum ama Erasmus’a gittim, Fransa’ya gittim bir dönem, Reine’e. Çok da güzel bir tecrübeydi benim için. Okulla ilgili olarak akademik başarı işte nasıl ölçülüyor, genelde transkriptle ölçülüyor. Transkripte bakarsak akademik olarak çok başarılı değilim ama sonuçta yüksek lisansa kabul aldım, bir şekilde bir şeyler yapıyorum. Akademik olarak başarılı görüyorum aslında kendimi. Lisans biraz havuz gibi bir yer her şeyden var içinde, bir sürü şeyin eğitimini almanı öngörüyor hocaların. Ona göre syllabus’lar hazırlanıyor, o yüzden bence nitelikli bir öğrenciydim yani seviyordum okulu.
Peki… Mezun olduğundan beri geçimini nasıl sağladın? Yani aileden mi bir yerlerde çalıştın mı, ya da iş arama süreci nasıldı?
Aslında okul, hatta hazırlıkta da çalışıyordum diyebilirim. Yani tesisatçılıkla uğraşıyordum, babadan kalma böyle bir işimiz vardı. Ondan sonra dükkan devroldu falan okula odaklanayım dedim ama okul öyle gitmedi yani lisans boyunca çalıştım zaten öyle bir yerlerde. Ne bileyim, Beşiktaş’ta kahvaltıcıda çalıştım, kafede çalıştım, ondan sonra şarap evinde çalıştım, barda çalıştım her yerde çalıştım. Bunlar ama şey ikincil, sadece para kazanmak için yapılan, kariyerini böyle asla belirlemeyeceğim işlerdi. Ondan sonra mezun oldum, mezun olduktan sonra bir ara dönemim oldu. Çünkü ben arada mezun oldum, ocak ayında mezun oldum. Hazirana kadar bir boşluk oldu o zaman çok boş attım, çünkü çok belirsiz bir dönem olduğu için. Ne yapılacak? Yüksek lisansa başvuruyorum bir yandan bir yandan KPSS’ye üç beş bakıp KPSS’ye girdim. Bir yandan bankalar sınav yapıyordu banka sınavlarına girdim. Bir şey gelmişti bana yani “bir iş yapmalıyım ve bu iş sabah gidip akşam gelmesi olan, ay sonu maaşı olan” falan öyle bir iş olmalı gibi bir fikir gelmişti o yüzden bunlarla uğraştım. Hatta uğraşıyorum, şimdi yüksek lisans yapıyorum. Yine durum çok değişmiş değil yani.
Ne kadar süredir işsizsin? Yani son dönemden bahseder misin? Erken mezun olduğun dönemden değil de sonraki süreçten.
Şu son zamanlardan…
Şu süreçten.
Son zamanlarda yerel seçimden beri işsizim, yani 31 Mart’tan beri işsizim. Bu da yedi ay falan gibi bir şey yapıyor.
Peki o yedi aylık süreçte iş arama sürecinden bahseder misin biraz?
Çok sancılı, çok sancılı geçiyor iş arama süreci. Çünkü şöyle en azından birkaç bir şeye karar verdim. En azından o lisanstan yeni mezun olmuş halim yoktu üzerimde yani bu son yedi ayda. Ondan öncesinde de çalıştığım işler çok iyi aşırı kaliteli işler değildi, proje bazlı belli başlı sivil toplum kuruluşlarında yerel seçimlere ilgili çalışmalarda falan asistanlık yapıyordum ama düzenli bir gelirim vardı ve beni tatmin ediyordu. Ama ondan sonra gelir kesildi yeniden aileden para alma dönemi başladı veya işte kendi yaptığım yine freelance çeviri veya yapılan böyle sizin yaptığınız çalışmalar gibi işlerin transkripsiyonu falan böyle işler yapıyorum. Bunlar da tabi ki geçinmeye yetecek şeyler değil o yüzden ben de ailemle yaşıyorum ve çok büyük bir parti zaten ailem karşılıyor.
İş ararken de, şey asıl soruyu kaçırdık galiba, çok fazla zorluk var. Birincisi iş yok yani, zaten iş yok. Başvurular genelde belli başlı merkezi şeyler üzerinden yapılıyor artık yani belli başlı platformlar: lnkedin gibi, kariyer.net gibi veya işte gelbasla.com gibi. Genelde internet üzerinden bir şeyi görüp ona başvurmuş olman gerekiyor. O da birazcık hayali ilerliyor en başta çünkü sana işte test falan gönderiyorlar. Bazen İngilizce testi bazen kişilik envanteri falan gönderiyorlar o kadar. Sonrasına zaten bu son 7 ay içerisinde hiç iş görüşmesine gitmedim ben yani bu önemli bir detay.
Hangi alanda çalışmak istiyorsun diye soracağım ama zaten biraz bundan bahsettin bunu birazcık daha açabilirsin.
Şöyle alanı en azından biraz daralttım. Dediğim gibi en baştaki gibi öyle her şeye boş atmıyorum. “Şunu da yaparım bunu da yaparım, yeterki bir iş olsun” gibi değil yani.
“Sabah git akşam gel” bir iş olsun değil artık.
Evet artık hani birazcık daha… En azından o kadar genel değil yani sonuçta her iş sabah gidip akşam gelmeli belki biraz da bu yüzden kaybediyoruz ama şöyle şuna karar verdim: En azından sınıf arkadaşlarımın yaptığı işlere bakıp, kim ne iş yapıyor, belli başlı birkaç sektördeki firmalar… Bankacılık sektöründeki firmalar, sigortacılık sektöründeki firmalar ve işte denetim firmaları falan var. Şu an onlara başvuruyorum onlarla görüşmeye çalışıyorum ama hiçbiriyle görüşemedim henüz. Bir de akademik aslında sonuçta yüksek lisans yapıyorum. Esas hedefim akademik kariyerdi. Akademik kariyerden bir de vazgeçme hikayem var. Yani o da işin başka bir tarafı işsizlikle gayet ilintili; çünkü o işten para kazanamıyorsun. Uzun süreler kendini fonlayabilmen gerekiyor, fonlayamadığın için de zaten çoğu insan, çoğu nitelikli insan da bu yüzden bırakıyor gibi geliyor bana akademiyi.
Peki son 4 hafta içinde böyle bir iş başvurusunda bulundun mu? Bir iş aradın mı yani? İş arayan olarak gözüktün mü?
Evet evet bulundum çok fazla bulundum hatta, son 4 hafta içinde belki en azından 10-12 ilana başvurmuşumdur. Son 4 hafta içerisinde işle ilgili hayatımda olan bir şey ise sadece başvurduğum bir firmadan bir tane test gibi bir şey gönderdiler sonra devamı gelmedi.
O zaman aktif olarak iş aramaya devam ediyorsun.
Tabi ki.
Peki hangi kanallar aracılığıyla yalnızca online mecralar üzerinden mi başvuru yapıyorsun? Yoksa networkünü de kullanıyor musun?
Buradaki esas mevzunun network olduğunu öğrenince insan ister istemez bozuluyor zaten. Daha gençken bu networkün işe yarayacağını söylediklerinde ‘ne alakası var?’ gibi tepiler verebiliyorduk. Hayatımıza abuk sabuk bu kadar insan sokmanın ne anlamı var gibi tepkiler veriyorduk. Ama sonra fark ediyorsun ki herhangi bir yerde bir tanıdığının olması esas mesele oluyor iş bulmakta çünkü LinkedIn’de bir ilana 10 binlerce insan başvuruyor ve yalnızca iki kişi işe alınacak ve herhangi birisi bir tanıdığı üzerinden cv’sini gönderince işe o alınıyor çünkü tanındığı için o tercih ediliyor. Yani bu bir liyakat eleştirisi değil aslında ama referans bu işe alım konusunda önemli bir faktör haline geliyor.
Bu online ya da dışarıdan yaptığın başvurular sonrasında mülakatlara çağırıldın mı?
Az önce de belirttiğim gibi son 7 aydır hiç mülakata çağrılmadım. Test gönderiliyor ve çözüp yolladıktan sonra bir geri dönüş almak mümkün olmuyor genellikle ve bu test süreci çok uzun artık. Öncelikle bir genel kültür ve genel yetenek sınavı oluyor sonrasında onu geçtiysen bir İngilizce testine tabi tutuluyorsun ve bu böyle böyle uzayıp gidiyor ve tabi sonuç yine yok.
Uzunca bir süredir katılamadığını söyledin ama yine de sormak istiyorum. Mülakat evresine geçildiğinde bu süreç nasıl işliyor? Fikrini merak ediyorum.
İşe alım süreci uzadığında ve gitgide sona yaklaşıldığında bu süreç daha sancılı hale geliyor. Çünkü sona yaklaştığında işin olmama ihtimalinde üzülme derecen çok daha yüksek.
Çok sancılı en başından. İş arama süreci zaten en başından çok sancılı ve bu iş görüşmeleri ve işe alım süreci uzadığında ve gitgide sona yaklaşıldığında bu süreç daha sancılı hale geliyor. Çünkü sona doğru yaklaştığında işin olmama ihtimalinde üzülme derecen çok daha yüksek ve süreç de bir o kadar sancılı oluyor. Orada keşke en başında elenseydim diyebiliyor insan. Ve bir de iş görüşmesini yapacak olduğumuz insanı ya da ekibi mutlu etmeliyim düşüncesinin verdiği gerginlik de bunun cabası. Yani lisanstan mezun olduğum ilk zamanlarda gittiğim mülakatlar bu stresle geçmişti.
Sence iş bulamamanın başlıca nedenleri nedir? Bana biraz anlatabilir misin?
Tabi ki de. Bununla ilgili öncelikle başlıca yapısal nedenler var. Burada şöyle bir durum var; benimle aynı durumda olan hem iş bulmuş hem bulamamış insanlar var. Bu durum da beni şunu düşünmeye itiyor; gerçekten bu kişisel bir mesele değil yapısal sorunlardan kaynaklı bir durum. Bununla ilgili de fikirlerim var tabi ki. Uygulanan ekonomi politikalarının değişmesi, neoliberalizmin tamamen yükselmesi… bunlar etkili şeyler. Bunlarda firmaları adeta deli gibi kendileri için çalışacak hatta köle gibi çalışacak ama onlarla da çok ilgilenmeyecek bir pozisyona itiyor. Devlet de bunları üzerlerinden vergi alınacak insanlar olarak görüyor ve bu insanların geçinme kaygıları devletin umurunda değil.
Ayrıca şu an ekonomik olarak çok iyi bir durumda değil Türkiye ve bunun da etkisi büyük. İşveren de ekonomi kötüye gittikçe masraftan kısmaya çalışıyor ve en büyük masrafı da işçinin yarattığını düşünerek işten çıkarmalar yapıyor ya da işçi alımını azaltıyor ya da durduruyor. Sürecin bu şekilde işlediğini tahmin ediyorum.
Daha önce “mezun olduğum ilk zamanlarda önüme gelen her işe başvuruyordum neredeyse ama sonra alanım daraldı daha özel alanlarda iş arıyorum.” demiştin. Peki kendini nitelikli olarak addedip başvurmadığın işler veya pozisyonlar var mıdır?
Var. Zaten “ben bu işi yapmaya hazırım” dediğim işlere alınmadığım için kendime ikincil alanlar yarattım. Bu da şu demek oluyor; ben aslında devlete bürokrat yetiştiren bir okuldan mezun oldum. Mesleğim bu olmalı benim. Devlet bürokrasisi içinde veya Dışişleri’nde çalışıp yükseliyor olmam lazım aldığım eğitim ve donanımla, ama buralardaki işlere alım süreci böyle yürümediği için otomatik olarak bunları eliyorum zaten. Peki ne demek bu? KPSS’ye girdim demiştim daha önce ve bu ülkede bu sınavın birincisi bile atanamıyor ve intihar ediyor. Ben de bir iki ilana başvurdum ve alınamayınca tamamen vazgeçtim. Çevremde de bu işe tamamen gönül vermiş ve bu işi gerçekten isteyen ve başaramayan bir sürü arkadaşım oldu bunları da görünce tamamen vazgeçtim. Dışişleri Bakanlığı’na memur alımı yapılacak diye ilan açılıyor ve bakmıyorum artık çünkü sürecin rasyonel bir şekilde ilerlemediğini biliyorum ve boşuna da sınav parası vermek istemiyorum. Mesela kaymakamlık sınavını kazandım ama mülakatta elendim ve neden mülakatta elendiğimi ya da orada neden mülakat olduğunu bilmiyorum. O zaman sınav niye vardı?
Yavaş yavaş sona yaklaşıyoruz. Lisans okumaya henüz başlamışken ya da bölüm tercihini yaparken daha işsiz kalma ihtimalini düşünüyor muydun? Ya da mezuniyet sonrası beklentilerin nelerdi? Ben “şunları” yaparım kesinlikle mezun olduğumda dediğin işler var mıydı? Ve tüm bunlarla birlikte lisans diploması iş bulmaya bir sebep midir? Bir katkısı var mıdır?
Önce ilk soruya cevap vereyim. En başında böyle bir şey düşünmüyoruz. Kimse iş için üniversiteye başlamıyor en başında. Ben bundan eminim diyebilirim. Üniversitede okumak 18-19 yaşında bir insanın kendini ilk defa birey olarak tanımlayabilmeyi ve başkaları tarafından da birey olarak karşılanmayı öğretiyor öncelikle. Ve ayrıca hocaların da sana bir konu özelinde fikrini soruyor olması sana “evet burada vakit geçirmeliyim.” Dedirtiyor ilk senelerde. Üçüncü ve dördüncü sınıfa geldiğinde ise “ben burayı bitirince ne olacak? Sonuna kadar burada kalmayacağım ve buradaki günüm dolacak.” diyor insan kendi kendine. Özellikle bu sürenin dolmasına çok az kaldığında ve dolduğunda bendeki bütün paradigma kaydı ve neredeyse emindim işsiz kalacağıma. Akademik alanda ilerleyeceğimi düşünüyordum, hatta KPSS ile memur olmayı düşünen arkadaşlarıma kızıyordum “gerçekten düz bir memur olarak mı devam edeceksiniz hayatınıza?” diye. Ama öbüründen bir şey olmayacağını görüyoruz en nihayetinde.
İşsiz kalma kaygısı lisans eğitiminin en başında yoktu, ortalara geldiğimizde aklıma geldi bu ihtimal, sona geldiğimizde ise emindim.
Sorunun cevabı tam olarak şöyle benim için; işsiz kalma kaygısı lisans eğitiminin en başında yoktu, ortalara geldiğimizde aklıma geldi bu ihtimal ve en sonuna geldiğimizde bundan (işsiz kalacağımızdan) emindim. Lisans diploması yapısalcı bir düşünceyle bakarsak evet işe yarıyor. Yani bir eğitim sürecinden geçiyorsunuz, bir emir komuta durumunu öğreniyorsunuz ve size diploma veriyorlar. İş sürecinde de bu böyle devam ediyor ve haliyle diploma sahibi olmanız bekleniyor ama Türkiye özelinde çok fazla lisans mezunu hatta aynı fakülte ve bölümden mezun çok fazla insan var. Örneğin İİBF mezunu milyonlarca insan var Türkiye’de. Küçük bir kıstas olarak iş ilanında diploma sahibi olmanız bekleniyor. Belki de küçük bir kısıtlama ama dediğimiz gibi çok fazla lisans mezunu var.
Kifayetsiz kalıyor biraz diyebilir miyiz?
Evet aslında bir işe yaramıyor diploma yani teknik olarak bir işe yaramıyor. Ama lisans diploman yoksa işe hiç başvuramıyorsun varsa da başvurup alınmıyorsun. Foucault’nun dediği gibi aslında “diploma diploması olmayan insanlar için önemlidir.” O yüzden diploması olanların çok umurunda olduğunu düşünmüyorum hatta evde kaybolmuştur muhtemelen en azından kendim için böyle.
Aslında bir işe yaramıyor diploma ama lisans diploman yoksa işe zaten hiç başvuramıyorsun varsa da başvurup alınmıyorsun. Foucault’nun dediği gibi aslında ‘diploma, diploması olmayan insanlar için önemli’.
Şu an yüksek lisans öğrencisisin ve bitirdiğinde sana iş bulma konusunda bir artısı olacak mı peki?
Burası işin mühim bir noktası evet. En başında olacaktı ama işer değişti tabi.
Foucault’nun dediği senin için şu an geçerli mi peki?
Evet geçerli. Benim yeni yarattığım paradigmada geçerli olacak. Çünkü lisans mezunu olmakla yüksek lisans mezunu olmak arasında bir fark yok. Doktora yapmayacaksan yüksek lisans yapıyor olmanın bir anlamı yok. Ben en başında doktora yapmak amacıyla girdim fakat şimdiki durumda doktora yapmanın bana bir 6 sene daha kaybettirmekten başka bir yararı olmayacak. Bakış açım buna dönüştüğü için bu 2 yıl boşa geçmiş bile sayılabilir. Tabi ki de bir şeyler okudum, yazdım ve öğrendim ama bu kadarla kaldı.
Ama en nihayetinde bunun da iş bulma sürecinde bir artısı olacağını düşünmüyorsun. Öyle mi?
Beni işe alacak kişi şunu söyleyecek muhtemelen; “lisans bitirmişsin siyaset bilimi, yüksek lisans bitirmişsin siyaset bilimi. Bana MBA lazım. Madem böyle bir şey yaptın MBA yapsaydın da işimize yarasaydın.”
Ve en sona geldik şimdi. Senin için işsizliğin bir bedeli var mı? İşsiz kalmış olmak nasıl hissettiriyor?
Ben şu an sevdiğim kadınla birlikte bir hayat kuramıyorum. Hatta kuramıyoruz çünkü o da neredeyse benimle aynı durumda, o da yüksek lisans yapıyor ve işsiz, gelecekten kaygılı.
Var. Öncelikle stresli bir durum zaten. Sürekli bir gelecek kaygısını canlı tutan bir şey işsizlik. Otomatik bir mutsuz olma durumunu getiriyor beraberinde. Bir de etkilediği yan mevzular var diyeceğim hatta benim için yan değil ana konulardan birkaçı bunlar. Senin yaşam standardını düşürüyor. Hayat kaliteni düşürüyor çünkü işsizlik düzenli gelirinin olmaması demek olduğu için düzenli gelirle yapılacak her şeyi ötelemek zorunda kalıyorsun. İş bulduğun anda bile yine düze çıkamıyorsun ve belki 1 sene boyunca borç ödemeye çalışıyorsun. Daha özelinde sırf senin için bir bedeli, anlamı var mıdır işsizliğin diye sorarsan da evet var. Evlenemiyorsun. Yani ben şu an sevdiğim kadınla birlikte bir hayat kuramıyorum. Hatta kuramıyoruz çünkü o da neredeyse benimle aynı durumda, o da yüksek lisans yapıyor ve işsiz, gelecekten kaygılı. Bir iş garantisi yok. Ve haliyle ikimiz de ortada kaldık öylece. İkimizde birlikte bir yaşam kurmak istiyoruz fakat işsiz olduğumuz ve düzenli bir gelirimiz olmadığı için ailelerimizle yaşamak zorunda kalıyoruz. Benim için, bana en çok dokunan etkisi budur diyebilirim işsizliğin.
Bedeli budur benim için diyorsun?
Evet bedeli bu.