Azerbaycanlı tarihçi Tural Həmid’in Azlogos’ta yayımlanan “SSRİ niyə dağıldı?” başlıklı makalesini Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Doktora Öğrencisi Leyla İsayeva’nın çevirisiyle sizlere sunuyoruz. Makalenin ikinci bölümünde Həmid, Çernobil’i, glasnost‘u, Gorbaçov-Yeltsin çatışmasını ve milliyetçiliğin doğuşunu ele alıyor.
Dizinin ilk yazısı için tıklayınız: SSCB Neden Dağıldı? – I
Çernobil Trajedisi
26 Nisan 1986 senesinde Ukrayna’nın Pripyat şehrinde bulunan Çernobil nükleer santralinin dördüncü reaktörünün patlaması SSCB’ye hem maddi hem de ahlaki açıdan en ağır darbelerden biri oldu. Gorbaçov sabah saat 5’te olanlar hakkında bilgilendirildi. Derhal akademisyen Legasov liderliğindeki önemli bilim insanlarından özel bir komisyon gönderdi. Ancak, bu grup durumun ciddiyetinin farkında değildi. 27 Nisan’da 43 bin kişi fabrikadan 3 km uzaklıkta bulunan Pripyat şehrine tahliye edildi. O zamana kadar, nüfus yaklaşık 48 saat boyunca radyasyona maruz kaldı. Politbüro, felaketi tartışmak için 28 Nisan’da toplandı. Radyoaktif kirlilik alanı 600 km2 kadar çıktı. Bundan önce, yüksek kirlilik olasılığı olan bölgelerde (Kiev şehri vb.) 1 Mayıs geçit törenleri düzenlenmişti.
Ryzhkov ve Ligachev 2-3 Mayıs’ta Çernobil’e gelerek yerinde durumu değerlendirdiler. 3 Mayıs’ta Ryzhkov’un emriyle, reaktörün etrafındaki 30 kilometrelik bölgeden insanlar tahliye edildi. Yine de esas tehlikenin kaynağına ulaşmamışlardı. Dört numaralı reaktörde ikinci bir patlama tehlikesi vardı. Kırık beton zeminden radyoaktif madde sızıntısı devam ediyordu. Aşağıdaki su havzasına dokunması durumunda Hiroşima’dan en az on kat daha güçlü bir şekilde patlayabilir, bu patlama ise Avrupa’nın büyük bir kısmının yıkılmasına yol açabilirdi. 13 Mayıs’ta, binlerce madenci sızıntıyı önlemek için reaktörün altında bir tünel kazmaya başladı. 14 Mayıs’ta Gorbaçov nihayet televizyonda konuştu ve durumu kamuoyuna bildirdi. Trajedinin sonuçlarını ortadan kaldırmak için binlerce asker bölgeye gönderildi. Eylül ayında, radyoaktif grafiti reaktörün çatısından elle çıkarılması gerekiyordu. Radyasyon seviyesi nedeniyle, bir kişi sadece 45 saniye çalışabilirdi. Kasım ayında, reaktörün üstü beton ve çelik kaplama ile kapatıldı. Çernobil trajedisi SSCB’ye 18 milyar rubleye mal oldu. Olayda binlerce insan öldü. Çernobil faciası ülkenin sosyo-ekonomik büyümesine olan son inancı da yitirdi. 1985’te SSCB’deki bütçe açığı 17 milyar ruble iken, 1986’te 3 kat arttı. (Pihoya, 1998: 438).
Ekonomik Reform
Gorbaçov’un iktidardaki ilk iki yılında nüfusun sosyo-ekonomik durumu önemli ölçüde kötüleşti. Halk en çok alkol ve et fiyatlarındaki artışı protesto etti. Leningrad yazarlarından biri Gorbaçov’un iç politikasını “çok sayıda kelime ve sıfır hareket” olarak adlandırıyordu. Halkın güvenini kazanmak için hükümet yeni bir ekonomik reform üzerinde çalışıyordu. 11 Aralık’ta Ryzhkov, sosyalist girişim yasası taslağı hakkında bilgi verdi. Bu yasa, işletmelerde çalışanların yönetimler ve işçi gruplarının oluşturulmasını seçmesine izin veriyordu. Yönetim seçimi bakanlıklar ve işletmeler arasındaki bağı koparıyordu. Buna ek olarak, işletmelerin kendi kendini finanse etmesi öngörülmüştü. Bu hareket, fiyatların düşük olduğu ve malzeme maliyetlerinin hükümet tarafından belirlendiği göz önüne alındığında, kendi başına çok önemsizdi. Bu tasarı, kimin yönetici olması gerektiği konusunda sonsuz tartışmalara neden oldu. Yönetim ve işçi grupları arasında çatışmalar ortaya çıkmaya başladı. Tüm bunlar endüstriyel üretimin daha da azalmasına yol açtı. Bu tasarı en pervasız ekonomik reformlardan biriydi ve sorunları çözmek yerine, onları daha da kötüleştirdi. Başbakan Ryzhkov’un ekonomi ve finans alanında bilgisi olmadığı da ortaya çıktı.
Tüm bunlar endüstriyel üretimin daha da azalmasına yol açtı. Bu tasarı en pervasız ekonomik reformlardan biriydi ve sorunları çözmek yerine, onları daha da kötüleştirdi.
Ryzhkov, Nisan 1987’de ekonomik durum hakkında Politbüro’yu bilgilendirdi. Bütçe açığı 4 milyar dolara yaklaşmıştı. Ryzhkov, ekonomik büyüme zayıfladıkça konut yatırımlarını azaltmayı ve fiyat artışını önlemeyi önerdi. Fiyatlar üzerine Devlet Komitesi Başkanı Valentin Pavlov petrol ve gaz ve kömür sektörlerinin zarara çalıştığını söyledi. Bu koşullar altında, endüstrileri kendi kendini finanse ederek geliştirmek imkansızdı. Ekonomik alandaki olumsuz tahminlere rağmen, Gorbaçov Nisan 1987’de Bulgaristan Başbakanına 1990 yılına kadar üretim alanında yüzde 100 dünya standartlarına uygun ürünler üretileceğinin sözünü verdi. Fakat Gorbaçov, işletmelerin reformlara nasıl tepki vereceğini anlamıyordu. Yapılan maaş artışının işçilerde çalışmayı heveslendireceğine dair tahminler boşa çıktı. Başbakan Ryzhkov da hatasını kabul etti. Ücret artımının iş verimliliğini artırmadığını anladı. Bu örnekler Sovyet yönetiminin ekonomik naifliğine tanıklık ediyordu. Yeniden yapılanma döneminde tahıl ithalatına olan bağımlılık da arttı. Ülke giderek dış kredilere bağımlı hale geldi. Bu iç politikayı da etkiliyordu. 1988’te, hızlı gelişme fikrinden vazgeçildi ve yerine güçlü bir sosyo-politik fikir öne sürüldü. Buna göre devlet, tüketim ürünleri sektörünü tercih etmeye başladı. (Mccauley, 2007: 405-409).
Glasnost (Açıklık)
Gorbaçov’un iç politikasında yeniden yapılanma ile birlikte önemli bir yeri “açıklık” politikası işgal ediyordu. Glasnost’un fikir babası Aleksandr Yakovlev idi. Yakovlev, sosyal hayatı saran yalanları yok etmek istiyordu. Ona göre, yeniden yapılanma açıklık olmadan yenilgiye mahkûm idi. 1986 yazında Yakovlev ülkenin medyasını kontrol etmeye başladı. Vitaly Korotich’i “Ogonyok” dergisinin editörü olarak atadıktan sonra, Sovyet toplumunda büyük değişiklikler başladı. Sovyet halkı ilk önce Korotich aracılığıyla o zamana kadar gizli kalan SSCB tarihinin korkunç olaylarını öğrendi. (Shumilov, 2008: 504). Derginin satış rakamı 1 yılda 3 kat arttı.
Yasak film Tövbe, ilk olarak Yakovlev’in izniyle Sovyet izleyicisine sunuldu. Stalinizm’i alegorik bir biçimde eleştiren film, siyasi eğilimlerin tamamen değiştiğini gösteriyordu.
Alexander Yakovlev’in bir başka adımı, akrabası Yegor Yakovlev’i “Moskova haberleri” gazetesine atamasıydı. Gürcü film yapımcıları tarafından çekilen yasak film Tövbe, ilk olarak Yakovlev’in izniyle Sovyet izleyicisine sunuldu. Stalinizm’i alegorik bir biçimde eleştiren film, siyasi eğilimlerin tamamen değiştiğini gösteriyordu. Buna ek olarak dine karşı tutum da değişti, ülkede 400.000’den fazla kilise, cami, sinagog inançlıların hizmetine açıldı. Mikhail Bulgakov, Nikolai Gumilev, Boris Pilnyak, Evgeni Zamyatin ve Anna Akhmatova gibi on yıllardır yasaklanan büyük yazar ve şairlerin eserleri yeniden yayınlanmaya başladı. Eylül 1987’de Politbüro, baskı mağdurlarının rehabilitasyonu için bir komisyon kurdu. Bu karar, geçmişle ilgili gerçeği ortaya çıkarmak ve kötü muamele görenleri haklı çıkarmak açısından önemliydi. Bu tür kararlar ilk olarak Leninist siyasete bir dönüş olarak sunuldu. Bununla birlikte, Yakovlev tarafından yaratılan özgürlük kavramı tamamen farklı bir biçimde gelişmeye başladı. Yazar Vladimir Soloukhin ilk olarak Lenin’i “gulagın babası” ve Alman haini olarak adlandırdı. (Ognev, 2003: 4). Lenin’e karşı açık bir eleştiri için bir ceza öngörülüyordu ama yazara hiçbir uyarı yapılmadı. O zaman bile, sosyalist dönüşümün yavaş yavaş farklı yönlerde geliştiği görülüyordu.
Yakovlev, Politbüro’yu tek parti iktidarının sona ermesinin sosyalizmi güçlendirebileceğine ikna etmeye çalıştı. Gerçekte, bu dönemde Yakovlev Marksizm’i reddediyordu. Bu nedenle, Gorbaçov’dan sosyalist ilkelere olan bağlılığından dolayı farklıydı. 1987 gibi erken bir tarihte, devlet, 3 farklı gelişim yoluna giden fraksiyonlara (muhafazakârlar, merkezciler ve radikaller) bölünmüştü. Bir merkezci olarak Gorbaçov, anti-Stalin politikasını desteklese bile, tek taraflı eleştiriyle aynı fikirde değildi. Devlet içindeki ana mücadele muhafazakâr Ligachev ve radikal Yakovlev arasındaydı. Mayıs 1987’deki yaşanan bir olay radikallerin konumunu güçlendirdi. Alman pilotu Mathias Rust uçağıyla Batı Almanya’dan SSCB topraklarına girerek Kızıl Meydan’a indi. Hava Kuvvetleri uçağı takip etse de ateş etmemişti. Gorbaçov, olayı duyduktan sonra hemen Berlin’den Moskova’ya geldi. Savunma Bakanı Sergey Sokolov istifa etti ve yerine Dmitry Yazov atandı. Yakovlev ordunun temizlenmesine katıldı. 150 general askeri mahkemelerde mahkûm edildi veya görevlerinden alındı. Orduda yapılan temizlik, muhafazakarların ana kalelerini tahrip etti. (Mccauley, 2007: 408).
Mayıs 1987’deki yaşanan bir olay radikallerin konumunu güçlendirdi. Alman pilotu Mathias Rust uçağıyla Batı Almanya’dan SSCB topraklarına girerek Kızıl Meydan’a indi.
Yeltsin ile Çatışma
Yeltsin, Mossovet’i (Moskova Şehir Komitesi) yönetmeye başladıktan sonra, hangi amaçla inşa edilmiş olursa olsun, şehirdeki tarihi binaların yıkılmasını yasakladı. Yeniden yapılanmanın getirdiği siyasi özgürlüklerin bir sonucu olarak, eski Moskova’nın korunmasının destekçileri bir harekât başlattılar. Onlara karşı çıkan yenilikçiliğin savunucuları da karşıt bir harekât yarattılar. Bu tür harekâtlar giderek politikleşti. 6 Mayıs 1987’de yaklaşık 500 kişi Moskova’daki Manejnaya Meydanı’nda bir gösteri düzenledi. Bu görülmemiş bir olaydı. Miting katılımcılarının ellerinde “Gorbaçov ve Yeltsin ile bir toplantı talep ediyoruz” sloganları vardı. Şehir Komitesi Başkanı olarak Yeltsin buna nasıl tepki vereceğine karar vermek zorunda kaldı. Yeltsin, göstericilerin liderlerini onunla buluşmaya ve taleplerini dile getirmeye davet etti. Toplantı iki saatten fazla sürdü. Şikayetler arasında Eski Moskova’nın yıkımına ve Rus yaşamının Amerikalaşmasına karşı bir itiraz vardı.
Yeltsin protesto liderlerini kabul ederek risk aldı. Bu gösterinin organizatörleri açık muhalefete (milliyetçi ve anti-semitik) aitti. Politbüro’nun 10 Eylül toplantısında önemli bir çatışma yaşandı. Gorbaçov tatilde olduğu için toplantıya katılmamıştı. Ligachev, Moskova Şehir Komitesi (Mossovet) miting ve gösteriler düzenlemesine izin verdiği için Yeltsin’i eleştirdi. Moskova’daki kuralların ülke çapında uygulanması, şehir meclislerinin partinin resmi katılımı olmadan herhangi bir konuda bağımsız olduğu anlamına geliyordu. Böylece Yeltsin’e karşı karalama kampanyası başladı.
12 Eylül’de karalama kampanyasından rahatsız olan Yeltsin, Gorbaçov’a istifa mektubunu sundu ve Gorbaçov’u zor bir duruma soktu. Yeltsin’i yanına çağıran Gorbaçov, ona kendisini savunması için bir konuşma hazırlamasını önerdi. Yeltsin’in sorunu, Kasım ayında yapılacak olan partinin bir sonraki plenumunda görüşülecekti. Yeltsin bir konuşma hazırlamak istemedi, ancak genel sekreter bu konuda konuşmasında ısrarcı oldu.
9 Kasım sabahı Gorbaçov’a, Yeltsin’in intihar etmeye çalıştığını söylediler. Makasla göğsünü yaralamaya çalışan Yeltsin hayatta kalmıştı.
Kasım ayı başlarında düzenlenen plenum, 1930’ları hatırlatıyordu. Politbüro’nun her üyesi, Yeltsin’e karşı konuşmalar yaptılar. Son olarak Gorbaçov konuşma yaptı ve Yeltsin’i keskin bir görüşle eleştirdi. 9 Kasım sabahı Gorbaçov’a, Yeltsin’in intihar etmeye çalıştığını söylediler. Makasla göğsünü yaralamaya çalışan Yeltsin hayatta kalmıştı. Buna rağmen, Yeltsin idari para cezası ile 2 gün sonra görevden alındı. Ertesi gün, O, Politbüro’dan da çıkarıldı. Yeltsin’in uzaklaştırılması Gorbaçov’un siyasi zaferi anlamına geliyordu. Ancak bu hareket Yeltsin’in otoritesinin kademeli olarak yükselmesine yol açtı. Zamanla Yeltsin, muhalefetin gayriresmi lideri oldu (Pixoya,1998:454-462).
Milliyetçiliğin Ortaya Çıkışı
Stalin döneminden beri, SSCB’de ulus meselesine yönelik tutumlarda bazı değişiklikler oluştu. İkinci Dünya Savaşı’nın arifesinde, sosyalizme yabancı “Büyük Rus ” özellikleri zaten devlette görünmeye başlamıştı. Ruslar “büyük kardeş “ve diğer halklar “küçük kardeş” idi. Bu faktör Gorbaçov’un iktidara gelmesinden önce olduğu gibi de devam etti. Brejnev’in döneminde, müttefik devletlerle gayri resmi bir anlaşma vardı. Müttefik cumhuriyetlerdeki siyasi elitlerin Moskova’ya sadık kalması durumunda, devlet mülkiyetinin tahsisine göz yumuldu. Andropov, yolsuzlukla ciddi şekilde mücadele ederek bu gayri resmi anlaşmayı bozdu, ancak ani ölümü onun istediğini yerine getirmesine engel oldu. Gorbaçov, aynı politikayı sürdürmeye devam etmesine rağmen, yaşam standardını yükseltemediğinden, müttefik cumhuriyetlerdeki hem elit ve hem halk ile merkez arasındaki bağlantılar kaybolmaya başladı. Rusların “büyük birader” üstünlüğü sorgulanmaya başlandı. Cumhuriyetçi siyasi elitler, devletlerini Moskova’dan daha iyi yönetebileceklerine inanmaya başlamışlardı.
Milliyetçiliğin kıvılcımı ilk olarak beklenmedik bir bölge olan Yakutiye’den geldi.
Milliyetçiliğin güçlendiği KGB tarafından da bilinmekteydi. Aralık 1986’da KGB Başkanı Chebrikov, Gorbaçov’un milliyet meselesini personel yenileme sürecine dahil etmesini tavsiye etti. Ancak Gorbaçov bu konuda muhafazakâr bir pozisyon aldı ve Chebrikov’un isteklerini yerine getirmedi. Milliyetçiliğin kıvılcımı ilk olarak beklenmedik bir bölge olan Yakutiye’den geldi. Nisan 1986’da Rusya ve Yakutiye’den olan öğrenciler arasında 3 günlük bir kavga yaşandı. Bu olay ülkedeki Yakut milliyetçiliğini güçlendirdi. Nisan ayı sonunda, yaklaşık 600 genç Yakut, Yakutsk Kent Konseyi binasının önünde bir gösteri düzenledi. Gençlerin elinde tuttuğu posterlerde: “Yakutiye Yakutlar içindir, defolsun Ruslar” sloganları yazılmıştı.
İkinci büyük çatışma Kazakistan’da meydana geldi. 11 Aralık 1986’da ülkede Gorbaçov tarafından yürütülen yeniden yapılanma politikasını protesto etmek için, Kazakistan KP Merkez Komitesinin 1. Sekreteri Dinmahmed Kunayev istifa etti. Kazakistan Bakanlar Kurulu Başkanı Nursultan Nazarbayev, Gorbaçov’un Kunayev yerine Kazakistan’a Kazak atamasını tavsiye etti. Genel Sekreter bu tavsiyeyi göz ardı ederek yerine Ulyanovsky bölge Komitesi eski birinci Sekreteri Gennady Kolbin’i ülkeye atadı. 16 Aralık Kazakistan Komünist Partisi Merkez Komitesi plenumu Gennady Kolbin’i Başbakan olarak onayladı. Ertesi gün Almatı’da Kazak öğrenciler Kazakistan Komünist Partisi binasının önünde kalabalık bir miting düzenledi. Göstericilerin sayısı on bin kişiye ulaştı. KGB ve polis kalabalığı dağıtmaya çalıştı. Protestocular ve polis arasında, taşlarla ve ahşap parçalarıyla şiddetli çatışmalar yaşandı. Olayda iki polis memuru ve bir gösterici öldü, 1200’den fazla kişi yaralandı. (Pixoya, 1998: 464-465). KGB ve İçişleri Bakanlığı’na ait birçok araç imha edildi. Kazakistan’da milliyetçiliğin yükselişinin ana nedeni, kazakların çoğunluğunda olduğu güney ile azınlıkta oldukları kuzey arasındaki ekonomik fark idi. Güney Kazakistan Kuzey ile karşılaştırıldığında çok zayıftı. Bu faktör milliyetçiliği güçlendirdi.
Yakutiye ve Kazakistan’da başlayan milliyetçilik dalgası, 1987’de diğer müttefik cumhuriyetlere de yayıldı. 1987 yazında, Kırım Tatarları sürgün edildiği Orta Asya’dan vatanlarına dönmek için bir kampanya başlattı. 1944’te Stalin tarafından sınır dışı edilen 50’den fazla milletten biri olan Kırım Tatarları Kruşçev tarafından beraat etmişti. Bununla birlikte, Volga Almanları ve Kırım Tatarları, rehabilitasyondan sonra anavatanlarına dönmelerine izin verilmeyen iki ülkeden biriydi. En kanlı etnik çatışmalar ise Ermenilerin yaşadığı Dağlık Karabağ’da meydana geldi. 1988 yılının şubat ayında, DKÖB Yüksek Konseyi, bu bölgenin Azerbaycan SSC’den çıkarılıp Ermenistan SSC’sine devredilmesi için Moskova’ya çağrıda bulundu. Azerbaycan SSC’si Dağlık Karabağ’da başlayan ayrılıkçılığa sert tepki gösterdi. Bu çatışma, medyanın canlı olarak yayınladığı ilk uluslararası çatışmaydı. Her iki devletin siyasi elitleri de karşı-karşıyaydı. Politbüro’nun bazı üyeleri sıkıyönetim getirmek istedi, ancak Gorbaçov her zaman olduğu gibi bir uzlaşma istedi. Gorbaçov, meslektaşlarına Afganistan’ı örnek alarak bu bölgedeki askeri gücün işe yaramadığını söylüyordu. Aynı dönemde Baltık cumhuriyetlerinde de ayrılıkçı eğilimler yaşanmaya başladı. Haziran 1988’de Litvanya’da “Sayudis” hareketi kuruldu. Tüm cumhuriyetlerde ulusal cepheler oluşmaya başladı. Bu ulusal cepheler genellikle Ruslara ve Rusçaya karşı yönelmişti. Belarus’ta kurulan ulusal cephe, Belarus dilinin kullanımındaki kısıtlamalardan şikâyet ediyordu. Moskova ile olan ilişkilerinden (Baltık Devletleri hariç) maddi fayda sağladıkları için diğer Cumhuriyetler (henüz) merkezden ayrılmak için acele etmediler. (Mccauley, 2007: 413).
Dizinin devam yazısı için tıklayınız: SSCB Neden Dağıldı? – III