Written by 10:10 Makaleler

Türkiye’de İlk Karantina Uygulaması

Muratcan Zorcu yazdı…

I

Aralık 2019’da Çin’in Wuhan kentinde görülmeye başlanan salgın, kısa bir süre içerisinde küresel bir salgın hâline geldi; 12 Mart 2020 günü Dünya Sağlık Örgütü de bunu ilân etti.[1] Yaygın test ve geniş çaplı dışarı çıkma yasağını uygulayan Güney Kore’nin virüsle mücadelesi[2] başarılı bir örnek oluşturmuşsa da İran, İtalya, İspanya ve daha sonraki günlerde salgının yayılma hızının arttığı ABD’nin New York şehrindeki hatalar sonrası salgının yayılması maalesef durdurulamamıştır. Bu süreçte, Türkiye’de de ilk resmî vakaların görüldüğü tarihlerde örgün eğitime ara verilmesi gayet yerinde bir tedbirken geniş çaplı dışarı çıkma yasağının hâlen gelmemesi süreci zorlaştırmıştır. Bu noktada, geniş çaplı dışarı çıkma yasağının uygulanmaması ekonomik kaygılarla hareket edildiğini gösterirken evvelâ altmış beş üstü bireylere uygulanan,  ardından yirmi yaş altının da kapsama alındığı sokağa çıkma yasağı ile büyükşehirlere giriş çıkışların sınırlandırılması da kısmî karantina uygulaması olarak görülebilir. İllere giriş çıkışta alınan bu izinlerin “mürur tezkiresi”ne benzetildiği bugünlerde, mürur tezkiresi’nin uygulandığı II. Mahmud döneminde görülen modern anlamda ilk karantina uygulamasından birkaç örnek sunacağım.

II

Sultan II. Mahmud dönemi, Cumhuriyet dönemiyle zirveye ulaşan modernist tarihyazımının, III. Selim dönemiyle birlikte başlangıç noktasını oluştururken garip şekilde -modernist kaygılarla dahi olsa- tam anlamıyla araştırılmamıştır. Genelde, Şerif Mardin’in de önemini vurguladığı gibi, geleneğin temsilcisi Yeniçeri Ocağı’nın imha edilmesi sonrası yapılan reformlardan bazıları sıralanmış ama maalesef bunların ayrıntılarına girilmemiştir. Modernist anlayışın en seçkin örneği olarak yurt dışına öğrenci gönderilmesi uygulamasının bu dönemde hayata geçirildiği, Aynur Erdoğan’ın arşiv temelli derin araştırmaları sonucunda kaleme aldığı tezinde, 2009 tarihinde ortaya çıkarılmıştır.[3] İşte bu kaygılarla -akademik çalışmalarımı II. Mahmud özelinde devam ettirirken- ben de bu yazıda söz konusu dönemdeki karantina uygulamasına ve karantina uygulamalarının dönemin ana kaynaklarından olan resmî gazetedeki yansımalarına bakacağım.

Karantina; Avrupa’yı 14. yüzyılda kasıp kavuran ve her üç kişiden birinin ölümüne sebep olan Kara Veba döneminde de uygulanan, bulaşıcı bir hastalığın yayılmasını önlemek için belli bir bölgenin veya yerin kontrol altında tutulup giriş çıkışların engellendiği bir sağlık önlemi[4] olarak tanımlanabilir. Daha erken tarihlerde, Müslüman kültür dairesinde de peygambere karantina ile ilgili sözler atfedilmektedir.

Modern dönemin eşiği olan 19. yüzyılın salgın hastalıklarından olan kolera yayılımını sürdürürken Osmanlılar, 1831 yılında Sultan II. Mahmud’un iradesiyle Boğaziçi’ne giren gemilerin burada bekletilmesini istemişlerdir. Bu iradeye göre, Mustafa Nazif Efendi de karantina işiyle ilgilenecektir. Karantinanın yöntemine dair bu dönemin önemli bir figürü olan Hekimbaşı Mustafa Behcet Efendi’ye bir risale yazdırılır ve ücretsiz olarak dağıtılır. Maltepe ve Kız Kulesi’nde tahaffuzhaneler (karantina merkezleri) kurulur. Cezayirli Hamdan Efendi[5] de bu uygulamaya dini bir geçerlilik kazandırdığı bir risale kaleme alır. Yine bu süreçte devletin resmî yayın organı Takvim-i Vekayi’de karantina uygulamaları hakkında birçok yazı yazdırıldır.[6]Bu yazının devamında da bunlardan örnekler vereceğim.[7]

Koleraya Karşı Karantina Uygulaması (1831)

Henüz gazetenin ikinci sayısında Behcet Efendi’nin yazdığı risale ilan olunmuştur.

“Sultan’ın doktorlarından Behcet Efendi; 1820’lerde evvela Hindistan ikliminde, sonrasında Hint şehirlerinde kâh hafif kâh şiddetlenerek devam eden ve İran üzerinden gelerek sonraları İstanbul’da az ve hafif olarak ortaya çıkan, Arapça’da hîza denilen kolera morbos olarak adlandırılan hastalığın belirtileri, muhafazası ve ilacı hakkında bir risale yazdı. Bu risalenin dağıtımından birkaç ay önce dört bine yakın sayı matbaada basılıp devletin önde gelenlerine verilmiştir. Tahaffuz sebebine girişildiği için, karantinanın yöntemi konusunda İstanbul’daki diplomatların tercümanlarıyla görüşülmesinin ardından karar alınmıştır. Bu karar gereğince, Karadeniz üzerinden gelen yabancı uyrukluların gemileri İstinye Körfezi’nde, Müslüman ülkelerin gemileriyle Osmanlı gemileriyse Büyük Liman’da karantinaya alınacaktır. Kararda aynı zamanda gereken binaların inşası ve esnafların idaresinden de bahsedilmiştir. Karantinanın sorumluluğuysa, Osmanlı ricalinden olan Haremeyn muhasebecisi Mustafa Nazif Efendi’nin uhdesine bırakılmıştır.”

Mareşal Ahmet Fevzi Paşa’nın St. Petersburg Ziyareti (1833)

Çarlık Rusya’nın başkenti St. Petersburg’a gönderilen Mareşal Ahmet Fevzi Paşa’nın merasimle karşılanması sırasında karantina şartlarına dikkat edilmesi gerektiğiyle ilgili bir yazı çıkmış olup burada karantina süresinin on dört güne indirilmiş olması dikkate değerdir.

“Büyükelçi rütbesiyle St. Petersburg’a görevlendirilen Mareşal Ahmet Fevzi Paşa’nın Avn-i İlah isimli firkateyne binip Boğaz’dan gönderildiği altmış yedinci sayıda belirtilmişti. Padişah’ın iltifatlarıyla Hocabey limanına varmasıyla bu limanda Rusya devleti tarafından firkateyn için on bir pare, Mareşal içinse yirmi bir pare top atılarak merasim icra edilmiştir. Bu merasimde, Osmanlı firkateyni de zikredilen miktarda top atışıyla mukabele etmiştir. Bu merasim sonrası beldenin müdürünün gelerek Mareşal Paşa’ya tebriklerini sunduğu sırada, karantina usulünün yürütülmesinde zahmet çekileceği için, St. Petersburg tarafından tembihlendiği üzere karantinanın, hafifletilmiş on dört güne indirildiğini de belirtilmiştir. Ertesi salı günü Mareşal Paşa on dokuz top atılarak karantina iskelesine çıkmış, hazır olan kara ve deniz askerleriyle birlikte, mızıkalarla ve Karantina Nazırı ile karantina yerine geçmiştir. Hocabey limanında asker, general ve belde müdürünün karşılama merasiminin icrasındaki birlik, temizlik ve Mareşal Paşa’ya gösterilen her türlü istirahat ve hürmet için teşekkür edilmiştir. Paşa’nın karantina müddetinden sonra birkaç vasıtayla St. Petersburg’a vardığı ve firkateynin de geri döndüğü belirtilmiştir.”


[1]http://www.euro.who.int/en/health-topics/health-emergencies/coronavirus-covid-19/news/news/2020/3/who-announces-covid-19-outbreak-a-pandemic

[2] https://www.nytimes.com/2020/03/23/world/asia/coronavirus-south-korea-flatten-curve.html

[3] Aynur Erdoğan, “Türkiye’de Yurtdışına Öğrenci Gönderme Olgusunun Sosyolojik Çözümlemesi” Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, 2009, 38.

[4] Komisyon, Türkçe Sözlük (Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 2011), 1320-1321.

[5] Cezayirli Hamdan Efendi’nin hem oğlu Avrupa’ya gönderilmiş hem de akrabalarından birisinin Avrupa’ya öğrenci olarak gönderilmesini talep etmiştir. İlgili belge için bkz. BOA.HAT.312.18445

[6] Sultan II. Mahmud dönemindeki karantina uygulamaları TDV İslâm Ansiklopedisi’ndeki Gülden Sarıyıldız’ın Karantina maddesinden özetlenmiştir. Gülten Sarıyıldız, “Karantina” İslam Ansiklopedisi (Ankara: TDV, 2001), 463-465.

[7] Bu örnekleri Ebru Benzer’in gazetenin ilk seksen altı sayısını yeni harflere aktardığı tez çalışmasından sadeleştirerek aldık. Ebru Benzer, “Takvim-i Vekayi’’nin 1831-1834 Yılları Arası Transkripsiyonu” Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, 2013, 57 & 881-881.

(Visited 774 times, 1 visits today)
Close