Daha evvel çeşitli vesilelerle harf inkılabı meselesine temas etmiştim. Şimdi bu konuyu bir kere daha kısaca ele almak istiyorum.
Öncelikle bilinmesi gereken bir hakikat var. Türkçe tarih boyunca çok çeşitli alfabelerle yazıya geçirilmiştir. Bunlar içinde yalnız Arap, Latin veya İbrani harfleri yoktur. Soğd, Yunan ve Ermeni alfabeleri de Türkçenin yazımında kullanılmış yazı sistemleridir. Bu bakımdan Arap temelli Türk yazısına ecdat yazısı muamelesi yapmak boş bir iştir.
Arap harflerinin, bilhassa Osmanlı Türkçesi yazı sisteminin Türkçenin fonetiğine uygun olmadığını aklı başında herkes takdir edecektir.
Bir diğer önemli nokta ise Arapça ve Farsçanın Türkiye Türkçesi için yeri ve önemidir. 1930’lu yıllarda başlayan dil inkılabına kadar Türkçenin kelime hazinesinin çok ciddi bir kısmını Arapça ve Farsça kökenli kelimeler teşkil etmekteydi. Bugün ise bu oran azalmışsa da hâlâ dikkate değer seviyededir. Dolayısıyla Türkçenin doğru kullanılması için Arap harfi temelli Türk yazısını bilmek büyük fayda sağlayacaktır. Yalnız burada, Türkçenin Latin harfleri yerine Arap harfleri ile yazılması gerektiği kesinlikle kast etmiyorum. Arap harflerinin, bilhassa Osmanlı Türkçesi yazı sisteminin Türkçenin fonetiğine uygun olmadığını aklı başında herkes takdir edecektir.
Latin harflerinin de fonetik bakımdan eksikleri olduğu da doğrudur. Her zaman verdiğim örneği tekrar edebilirim: Kaf ve kef harflerinin yalnızca k harfi ile gösterilmesi. Veya uzun seslerin de imlada karşılığının olmaması. Fakat bütün bunları bahane ederek Arap harfli Türk yazısını yeniden canlandırmayı düşlemek abesle iştigal olur.
Neticede, bana göre Osmanlı Türkçesi öğrenilmeli, Latin harfli Türk yazısı ise ıslah edilmelidir. Tabii ki bu alfabe tartışmalarının siyasi ve ideolojik temelli olduğunu pekala ben de biliyorum. Fakat bu fırsattan istifade düşündüklerimi yazmak istedim.