İçsel para kuramının merkezinde paranın şu anki biçimi olan kredi para formu vardır. Kredi paranın hakim olduğu bugünkü parasal sisteme ise itibari para sistemi adı verilir.
Para, tarih boyunca çeşitli formlara bürünmüştür. Öyle ki tarihte canlı hayvanların dahi değişim aracı olarak kullanıldığına rastlanır. Ancak en bilindik öyküsüyle, antik dünyada deniz kabuklarından altın ve gümüş gibi değerli metallere erişen para formu; sonrasında bu değerli madenlerin de içinde bulunduğu metal karışımlara ve ardından da değerli madenlere karşılık onları ifade eden banknotlara kadar evrilmiştir. Günümüzde ise paranın bu evrimsel seyri, itibari para sistemi ile devam ediyor. Bu sistemle birlikte para, altın ve gümüş gibi herhangi bir değerli madene endeksli olmayan bir forma bürünmüştür.
İtibari para biçiminde, sirkülasyondaki para arzının yaklaşık olarak %93’lük kısmı “bank money” denilen kredi paradan oluşmaktadır. Kalan kısmı ise metal ve kağıt paralar oluşturur.
İtibari para sisteminde para, içsel bir fenomendir. Yani belirlenimi dışsal olarak bir kurumsal aktöre ait değildir. Para, piyasada ona olan talep ile -özellikle kredi talebi ile- bankalar aracılığıyla yaratılmaktadır. Piyasadaki talep ile paranın yaratılması onu içsel bir fenomen yapar.
İtibari para sisteminde para arzının genişlemesinin önünde herhangi bir engel yoktur. Yani, genişleyen paraya karşılık olarak altın ve gümüş gibi değerli bir madene sahip olma zorunluluğu yoktur.
Şimdi biraz literatürdeki tartışmalara göz atalım.
Literatürdeki en önemli ortak kanı, mevduatlar ve krediler arasındaki nedenselliğin kredilerden mevduatlara doğru olduğudur. Yani krediler, mevduatları yaratır. Bu kanı, bankaların parayı yoktan yaratabilme becerisine dayanır. Bankalar, banka olmayan diğer finansal kurumların aksine kredi verirken kaynağın kendisini, yani mevduatı, yoktan yaratabilir. Bu kabiliyet, kurumsal olarak onlara tanınmıştır.
Tam da bu noktada merkez bankasının duruşuna yönelik tartışmalar vardır. Bankalar herhangi bir rezerv kısıtına tabi midir, değil midir? Merkez bankası aynı anda hem paranın fiyatını, yani faizi, hem de paranın miktarını, “para çarpanı” üzerinden kontrol edebilir mi? Gerçek hayatta para çarpanı var mıdır? Parasal rezervlerin arzı tam esnek midir?
Tabii tüm bu soruların cevapları literatürde oldukça tartışmalıdır. İlerleyen derslerde bu tartışmaların detaylarına gireceğiz. Sırasıyla “Accommodationist” veya “Horizontalist” yani Türkçe’de anıldığı haliyle uyumcuları, “Structuralist” yani yapısalcıları ve “Circuitst” yani devre teorisyenlerini inceleyeceğiz. Tabii bunların detaylarına ve alt okullarına da ineceğiz. Faydalı olacağını umuyorum. Bir sonraki derste görüşmek dileğiyle.