Written by 21:15 Dosya, Röportaj

Fransa’da Seçimler: Düzen Çatırdarken

Editör: Ertuğrul Atlı

İki ay önce, 10 Nisan 2022’de Fransa cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci turu gerçekleşmiş ve sandıktan Emmanuel Macron geçerli oyların %27,8’ini alarak sandıktan birinci sırada çıkmıştı. İlk turda adayların oy oranlarına göre sıralaması öngörülebilir olsa da ortaya çıkan tablo, Fransa’da yeni dönemin dinamikleri açısından belirleyici oldu. İkinci tura kalmayı başaran radikal sağcı Marine Le Pen geçerli oyların %23,1’ini alırken üçüncü sıradaki sol lider Jean-Luc Mélenchon 400 bin oy farkla üçüncü sırada yer almış ve geçerli oyların %21,9’unu almıştı.

Sandığa gitme oranının oldukça düşük kaldığı seçimlerde cumhurbaşkanı adaylarının hiçbiri Fransa seçmeninin çoğunluğunun ilk tercihi olamadı. Kıta Avrupasında son 10 yıla damga vuran ve ana akım medya organları tarafından “radikal” olarak tanımlanan parti ve hareketler konumlarını pekiştirdi.  Merkez (sağ ve sol) partilerin çöküşü de yeniden tescil edilmiş oldu. Örneğin yarattığı ırkçı polemiklerle seçim sürecinin en çok konuşulan ismi, televizyon yorumcusu ve yazar Eric Zemmour ilk siyasi sınavında %7 oy oranıyla 2,5 milyona yakın seçmen toplarken sağ Cumhuriyetçi Partinin iddialı adayı Valérie Pécresse ile Sosyalist Partinin adayı Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo’yu açık farkla geride bıraktı.

İkinci turda ise 2017 seçimlerinin güncellenmiş bir tekerrürü yaşandı. İlk turda farklı adaylara oy veren seçmenler, Marine Le Pen’in iktidarına karşı halk deyimiyle “sıtmaya” razı olarak Macron için oy kullandılar. Böylece 24 Nisan’da oylarını 9 milyon artıran ve geçerli oyların %58,5’ini alan Emmanuel Macron, 2017’ye göre gerileyen oy oranına karşın yeniden cumhurbaşkanı seçilmiş oldu. Ancak bu Macron için zor günlerin de başlangıcıydı.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Melenchon’un ikinci turu kıl payı kaçırması ve sol seçmenin ikinci turda seçeneksiz kalması, sol partiler arasında genel seçimlere yönelik bir ittifaka zemin hazırladı. Böylece, Ulusal Meclis’te Macronizme ve radikal sağa karşı güçlü bir blok yaratabilmek amacıyla, La France insoumise (Boyun Eğmeyen Fransa), Parti socialiste (Sosyalist Parti), Parti communiste français (Fransız Komünist Partisi) ve Europe Ecologie – Les Verts (Yeşiller) tarafından oluşturulan NUPES (Nouvelle Union populaire écologique et sociale: Sosyal-Ekolojik Yeni Halk Birliği) ortaya çıktı.

NUPES, yakın ve somut bir hedef olan yasama seçimlerine odaklanmış olsa da hassas dengelerin üzerine kurulmuştu. Ankara Üniversitesi’nden Siyaset Bilimci Selman Saç, birliğe öncülük eden Melenchon’a yönelik kuşkulara ve karşılıklı güvensizliklere dikkat çekiyor. Selman Saç’a göre “Özellikle 1980 sonrasına damga vurmuş sosyalistler açısından Mélenchon’un liderliğini/öncülüğünü kabul etmek zorunda kalmak gibi ‘onur zedeleyici’ bir durum söz konusuydu. Cumhurbaşkanlığı seçimleri bütün bu çelişkilerin uzlaşılmaz, çözülemez çelişkiler olmadığını gösterdi. Elbette Fransa tarihindeki 1936 Halk Cephesi ve Mitterrand’a 1981’de cumhurbaşkanlığını getiren başarılı sol birlik deneyimleri de bu itkiyi besledi.”

İlk turu 12 Haziran’da, ikinci turu 19 Haziran’da gerçekleştirilen yasama seçimleri NUPES’in, en azından Macronistlerin Meclis çoğunluğu elde etmesine engel olma konusunda başarılı olduğunu gösterdi. Ulusal Meclis’te 577 sandalyenin 246’sını Macron’un listesi Ensemble alırken ana muhalefeti teşkil eden NUPES 142 sandalye, Le Pen’in Rassemblement National (Ulusal Toplaşma) partisi 89 sandalye, Cumhuriyetçi Parti 64 sandalye kazandı. Bu sonuçlarla halk birliği, gerçekçilikten uzak da olsa seçim sürecinde dile getirilen “başbakanlık” için yeterli güce ulaşamadı. 

Ulusal Meclis’te sandalye dağılımı yorumlayan Sorbonne Üniversitesi’nden Sosyolog Pınar Kılavuz, Le Pen’in partisinin parlamento gücünün tarihî düzeyde olduğunu ifade ediyor. Kılavuz’un da belirttiği gibi bu sonuçlar, baba Jean-Marie Le Pen’in Front National (Ulusal Cephe) partisinin 35 vekil çıkardığı 1986 seçimlerinden bu yana hareketin parlamentodaki gücünün zirvesine ulaşması anlamına geliyor. Bu güç, sermayenin prensi Macron’un yasama süreçlerinde sonuç alabilmek için radikal sağa verdiği tavizlerin genişlemesine yol açacak gibi görünüyor. Kaldı ki görüşlerine başvurduğumuz tüm analistler, NUPES adayları ile Rassemblement national (Le Pen’in partisi) adaylarının ikinci tura kaldığı seçim bölgelerinde Macron’un seçmenlerinin aşırı sağın önünü kesmek için gösterilen geleneksel “cumhuriyetçi cephe” refleksini göstermediklerine dikkat çekti. Bu durum, sermayenin siyasal temsilcileri ile aşırı sağcılar arasında sessiz bir mutabakatın ya da mutualist ilişkinin şimdiden şekillendiğini gösteriyor.

Genel seçimlerde ortaya çıkan tablo, Fransa’da mevcut siyasal düzenin barındırdığı tehlikeler hakkında çok şey söylüyor. Ancak bu, Fransa’da demokrasiye ilişkin daha temel bir meselenin gözden kaçırılmasına yol açmasın. O mesele de giderek büyüyen halk kitlelerinde siyaset kurumuna olan inançsızlık. Bu inançsızlık ülkede siyasi yapılara olan ilgisizlik ve temsilî demokrasinin temelini oluşturan seçimlere olan kayıtsızlıkta görülüyor. Seçimlerde sandığa gitmeme oranının rekor düzeye çıkması ise bunun en somut yansıması.

Gergedan’a konuşan Siyaset Bilimci Alican Tayla, temsiliyet krizinin yalnızca Fransa’ya özgü olmadığını hatırlatarak ülkedeki sandığa gitmeme eğilime ilişkin şunları kaydediyor: “Fransa’da sendikalı emekçiler dışında (ki o kesimde dahi katılım oranı göreceli olarak düşüşte) muhalif sol diyebileceğimiz grupların kurumsal siyasi oluşumlara güveni son yirmi yılda çok ciddi bir şekilde sarsıldı. Zaten büyük ölçüde düzenin dışına itilmiş banliyölerde yaşayan çoğu göçmen kökenli vatandaşların yanı sıra, Sarı Yelekliler eylemlerinde gördüğümüz gibi alt orta sınıf kesimlerde de siyasi partiler ve sendikalarla olan bağ büyük ölçüde kopmuş durumda. Buna son yıllarda hızla üniversiteli genç nüfus da ekleniyor.” Bu durum doğal olarak tüm ülkeyi temsil etme meşruiyetinden yoksun partilerin, isimlerin iktidarına yol açıyor ve solun potansiyelini sınırlıyor. Tayla’nın ifadesiyle düzen, aşırı sağın yükselişiyle çatırdarken Fransa’yı hareketli ve gerilimli bir beş yıl bekliyor.

Fransa siyasetini yakından takip eden akademisyenler Selman Saç, Pınar Kılavuz, Tuğçe Oklay ve Alican Tayla, parlamento seçimlerini Gergedan Dergi için yorumladılar.


Selman Saç sol birlik NUPES’i değerlendirdi

Analizi oku

Pınar Kılavuz yeni meclis aritmetiğini değerlendirdi

Analizi oku

Tuğçe Oklay aşırı sağın yüzlerini değerlendirdi

Analizi oku

Alican Tayla temsiliyet krizini değerlendirdi

Analizi oku

(Visited 339 times, 1 visits today)
Close