Written by 01:51 Dosya, Makaleler

İşsizlik Oranına Farklı Bir Bakış Açısı: Gerçek İşsizlik Oranı Yüzde 27,1

Ozan Gündoğdu yazdı…

İşsizlik oranı, Türkiye’nin işsizlik sorununu ölçebilen bir gösterge olmaktan çıktı. Yanlış anlaşılmasın, oran yanlış açıklanıyor değil, doğru açıklansa dahi uzun soluklu bir bunalımın göbeğindeki ülkede, bu oran halk gerçeğini ifade etmiyor. Bu iddiayı temellendirmek adına evvela orana ve bu oranın tanımına bakalım. Sonra da başkaca oranlar yaratarak işsizlik sorununu daha belirgin hale sokalım. Önce resmi veriler…

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) en son açıkladığı eylül ayı işgücü göstergelerine göre işsizlik oranı yüzde 13,8. Fakat bu oranla Güldür Güldür’ün meşhur skecindeki gibi geriye kalan yüzde 86,2 bizim istihdam oranımız mı? Nüfusun yüzde 13,8’i işsiz mi? Bu sorulara cevabımız hayırsa bu oran bize ne ifade ediyor?

En basit ifadeyle işsizlik oranı nedir?

Oranı semboller koyarak basitleştirelim. 82 milyonluk nüfusa ev sahipliği yapan Türkiye’de,

A. İstihdam edilen kişi sayısı: 28 milyon 440 bin
B. Son 4 hafta içinde iş arayıp bulamayan kişi sayısı (işsiz sayısı): 4 milyon 566 bin
C. İşgücü (A+B): 33 milyon 6 bin
D. İşsizlik oranı (B/C): yüzde 13,8

İşsizlik hakkında konuşan pek çok yorumcunun da bu orana ilişkin maddi hatalar yaptığına tanık olduğum için oranı tanımlamakta fayda gördüm. Özetle yüzde 13,8’lik işsizlik oranı nüfusun ne kadarının işsiz olduğunu değil, işgücünün ne kadarının işsiz olduğunu gösteriyor. İşgücü ise en yalın biçimiyle istihdam edilenler ile işsizlerin toplamından oluşuyor. Yani yaşı 15’in üzerindeki 61 milyon 675 bin yurttaşın yalnızca yüzde 53,5’i işgücüne katılmış. Bu yüzde 53,5’in de yüzde 13,8’i işsizmiş. Bilmeyenler “aaa ne kadar da azmış diyebilir”; ancak gerçekler daha farklı.

Son verilerle 2,2 milyon yurttaşımız “iş olsa pekala çalışırım, ancak iş aramıyorum” diyor.

53,5’lik oran işgücüne katılım oranını oluşturuyor. Özetle 15 yaş üzerindeki nüfusun ne kadarı çalışma arzusu için irade gösteriyor sorusunun cevabı yüzde 53,5. Dikkat edelim çalışma arzusu değil, çalışma arzusu için irade göstermekten bahsettik. Çünkü son verilerle 2,2 milyon yurttaşımız “iş olsa pekala çalışırım, ancak iş aramıyorum” diyor. Bu kişiler işgücüne dahil değildir. Bu yüzden işgücüne dahil olmak için kişinin beyanı yetmez, bir de iradesinin bu yönde olması gerekir. Bu yazının muradı ise işgücüne katılmayan yüzde 46,5’lik kısmın durumunu anlamaya çalışmaktır. Zira işsiz sayılabilmek için önce işgücüne katılmak gerekir. Halbuki ülkenin 15 yaş üstü nüfusunun neredeyse yarısı işgücüne dahi katılmıyor. Bu yüzden işsiz de sayılmıyor.

İşgücüne katılmayan ne yapıyor?

TÜİK verileriyle 28 milyon 669 bin kişi 15 yaşın üzerinde yani kanunen çalışabilir yaşta olmakla beraber ne iş arıyor ne de çalışıyor. Peki bu kadar insan ne yapıyor? Cevaplar çok çeşitli, ancak bu insanların büyük çoğunluğunu toplam 4 grupta toplayabiliriz. Bunlar, iş arayıp çalışmaya hazır olanlar, ev işleriyle meşgul olduğu için çalışmayanlar, eğitim-öğretim süreci devam ettiği için çalışmayanlar, ve emekli olduğu için çalışmayanlar. Sayılarda 1 yıldaki değişim aşağıdaki gibi:

İş aramayıp çalışmaya hazır olanlar;

  • 2018 Eylül’de: 2 milyon 87 bin kişi
  • 2019 Eylül’de: 2 milyon 246 bin kişi,

Ev işleriyle meşgul olduğu için işgücüne katılmayanlar

  • 2018 Eylül’de: 10 milyon 973 bin kişi
  • 2019 Eylül’de: 11 milyon 404 bin kişi

Eğitim-Öğrenim sürecinde olanlar

  • 2018 Eylül’de: 4 milyon 197 bin kişi
  • 2019 Eylül’de: 4 milyon 178 bin kişi

Emekli olanlar ve çalışmayanlar

  • 2018 Eylül’de: 4 milyon 553 bin kişi
  • 2019 Eylül’de: 4 milyon 942 bin kişi

Bu 4 grubun sayısı bir yılda olağanüstü biçimde 960 bin kişi artmış. Hatırlatalım, bu kişiler işgücüne dahil olmadığı için işsiz de sayılmıyorlar. Ancak bu noktada belki biraz zihin açıcı sorular sormakta yarar var. Bu kişilere hayatlarını daha konforlu idame ettirecekleri iş olanakları tanınsa kullanmayacaklar mıdır? Örneğin 11,4 milyon ev kadını işsiz değildir, ancak iş olanağı olsa üretime katkı koymak istemez mi? Yaklaşık 5 milyon öğrenci iş bulabilmek adına tahsil görüyor, bu kişiler için iş olanakları artsa iş aramaya başlamayacaklar mıdır? Emekli olduğu için çalışmayanlar 1 yılda 389 bin kişi artmış, peki emekli maaşıyla rahat rahat geçindikleri için mi bu yurttaşlar iş gücünün dışına çıkmış, yoksa iş bulmaktan zaten ümidini kaybettiği için evine mi çekilmiş? Sayılar gösteriyor ki sadece işsiz sayısında değil işgücüne dahil olmayanların da sayısında ciddi artış var.

Yazının başındaki tartışmaya geri dönelim. 1 yılda yukarıda saydığımız 4 sebeple işgücüne dahil olmayan ve bu yüzden işsiz sayılmayan kişiler 960 bin kişi artmış. O halde bu kişilerin durumundan tamamen azade olan işsizlik oranı bize gerçekleri apaçık gösteriyor mu? Benim cevabım, hayır göstermiyor. Çünkü bu yıl için 22 milyon 770 bin kişiye ulaşan bu 4 grubun üyeleri katiyen konforlu bir hayat sürmüyor, başkasına bağımlı olmaktan mutlu değil ve eminim ki çoğu makul bir iş bulsa çalışmayı tercih ederdi.

“Gerçek” işsizlik oranı…

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) TÜİK’in verilerinden yola çıkarak geniş tanımlı işsizliği her ay açıklıyor. Hem de bunu TÜİK’in veriyi açıklamasının ardından geçen 2 saatte yapıyor. DİSK-AR’in izlerdiği yöntem de tıpkı yukarıda yaptığımıza benzer biçimde iş arayıp çalışmaya hazır olan ama çalışmayanları ayrıca mevsimlik çalışanları işsiz sayısına eklemekten ibaret.  Buna göre eylül ayı geniş tanımlı işsizliği 7 milyon 199 bin. Bu çerçeveden bakınca DİSK-AR verisi kötümser olduğu için değil çok daha gerçekçi olduğu için daha önemli. Daha sonra bu sayı işgücüne bölünüyor ve ortaya geniş tanımlı işsizlik oranı çıkıyor. Bu oran da son olarak yüzde 20 olarak hesaplandı.

İşsizler iş kurmak mı yoksa başkasının nam ve hesabına ücretli çalışmak arzusundalar mı? Belli ki işsizlerin hayali, en azından biyolojik varlıklarını devam ettirecek bir ücret geliri elde etmek.

Bu orana bir “sınıf” aşısı yapılabilir mi diye sorarak bitirelim. Bu aşı aynı zamanda tüm ücretlilerin içinde bulunduğu durumu da daha sarih ifade etmemize yarayacaktır. İşgücünün içinde gelirini yalnızca ücret cinsinden elde edenler bulunmuyor. Bunun dışında KOBİ patronları, esnaflar, kâr veya kâr payı elde eden iş insanları veya bu kişilerin yanında çalışan aile üyeleri de işgücüne dahil. Ancak objektif olalım, işsizler bu saydığım kişiler gibi iş kurmak mı yoksa başkasının nam ve hesabına ücretli çalışmak arzusundalar mı? Belli ki işsizlerin hayali en azından biyolojik varlıklarını devam ettirecek bir ücret geliri elde etmek. O halde neden işsiz sayısını içinde işverenlerin de bulunduğu işgücüne bölüyoruz ki? Ücretlileri ayırarak alternatif bir “gerçek işsizlik oranı” hesaplamak çok mu zor?

Hayır, son derece kolay. Yazının başındaki gibi semboller vererek beraber yapabiliriz.

A. Ücretli sayısı: 19 milyon 346 bin

B. İşsiz sayısı: 7 milyon 199 bin

C. Ücretli işgücü sayısı (A+B): 26 milyon 545 bin

D. Gerçek İşsizlik Oranı (B/C): yüzde 27,1

Sizce kötümser mi, yoksa gerçekçi mi?

(Visited 1.051 times, 1 visits today)
Close