Written by 21:20 Dosya, Röportaj

Tuğçe Oklay, Fransa’da aşırı sağın yüzlerini değerlendirdi

Fransa’da aşırı sağ, bölünmüş görüntüsüne karşın cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci tura kaldı ve yasama seçimlerinde önemli mevziler kazandı. Aşırı sağın parlamentoda nasıl hareket etmesi bekleniyor? Macron’un aşırı sağ partilerle ilişkisi nasıl şekillenecek?

Cumhurbaşkanlığı seçimlerde Marine Le Pen çok büyük bir oy aldı. İkinci turda oyu ilk turdan oldukça yüksekti. 2017’de de yine aynı şekilde ikinci tura kalmıştı. Bu defa biraz daha başarılıydı ama asıl başarısını milletvekilliği seçimlerinde görmüş olduk. Açıkçası beklemediğimiz bir sonuçtu ve sanıyorum ki kendileri de beklemiyordu. 2017’de 8 vekilleri vardı ve bu sayıyı 11’e katladılar. 30-35 kadar adayları görece nitelikli, gösterişli siyasetçilerdi. Geriye kalan 50 küsur vekil ise iki kelimeyi bir araya getiremeyecek profilde adaylardan çıktı. Muhtemelen kazanamayacakları düşünülerek aday gösterildiler.

60 kadar seçim bölgesinde sol ittifak NUPES ile Le Pen’in adayları ikinci tura kaldı. Bunların, yanılmıyorsam, sadece 5’inde Macron’un “Ensemble” (Birlikte) örgütü sol adayı destekledi. Onun dışındakilerde aşırı sağcı adayların seçilmesine seyirci kaldılar. Halbuki beklenen “cumhuriyetçi cephe”nin uygulanmasıydı. Bu radikal soldan merkez sağa kadar bütün partilerde, aşırı sağın minimum politik temsile sahip olması için gösterilen bir refleksti. Ensemble adayları ile Rassemblement National adaylarının ikinci tura kaldığı yerlerde sol ittifakın seçmeni –cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi- daha çok Macron’un adaylarına oy vermiş. “Cumhuriyetçi cephe”nin korunduğu istatistiksel olarak görülüyor.

Le Pen’in bugüne gelmiş olması, aslında merkez sağın -Macron’u da içine koyalım- aşırı sağa vermediği tepkinin, hatta aşırı sağdan rol çalmasının bir sonucu. İngiltere’de, İşçi Partisinden olmasına rağmen Tony Blair için Margaret Thatcher’ın yarım bıraktıklarını tamamladı deniyordu. Macron için de benzer bir durum söz konusu. Aşırı sağın normalleşmesini sağladı. Irkçı, yabancı düşmanı söylemler kamusal alanda kendilerine yer bulabildiler. Problem yalnızca aşırı sağın kendi kendine yükselmesi değil, sağı da kendisiyle beraber ırkçılaştırması.

Le Pen ve Zemmour’un oylarının toplamı Fransa’da 3 kişiden birinin aşırı sağa oy verdiğini gösteriyor. Bu Fransa’nın kolonyal geçmişini de düşündüğümüzde korkunç bir oran. Ancak Zemmour’la Le Pen arasında sınıfsal bir farklılık var. Zemmour’a oy verenler daha çok Güney Fransa, Akdeniz kıyıları ve iç bölgelerde yaşıyor. Kuzey Fransa’da ise Marine Le Pen’e oy veren daha kırılgan, düşük gelirli bir seçmen profili var. Peki Zemmour seçilemediğinde seçmenlerinin ne kadarı Le Pen’e ne kadarı Macron’a gidiyor? Macron ve Pecresse bu dinamiklerle aşırı sağa, güvenlikçi söylemlere yöneldi. Taklitler asıllarını yaşatır, bu Macron ve Pecresse’e oy olarak dönmek yerine Le Pen’e yaradı ve son seçimlerde milletvekilleri ona kaydı.

Macron, meclisteki bu sandalye dağılımında rüşdünü ispat edebilmek için ya meclisi dağıtacak -ki o halde şu anda aldığı kadar alacağı vekili alıp alamayacağı meçhul- ya da bir an önce birkaç kanun çıkarıp meclisin çalıştığını gösterecek. O yüzden aşırı sağın onaylayacağı kanunlarla başlaması olası görünüyor. 

(Visited 187 times, 1 visits today)
Close