Written by 09:49 Makaleler

Mübarek’in Düşüşü

Temmuz Yiğit Bezmez ve Ertuğrul Atlı yazdı.

Arap coğrafyasının ve Afrika’nın en önemli ülkelerinden Mısır, 2011 yılında gerçekleşen kitlesel protestoların da merkezlerinden biriydi. Arap ayaklanmalarının en sıcak günlerinde, 25 Ocak’ta, Kahire’nin merkezi Tahrir Meydanı’nda gerçekleştirilen büyük protesto gösterisi ileride Mısırlılar tarafından Mısır Devrimi olarak adlandırıldı. Takip eden günlerde milis güçlerinin şiddetine, ordunun pozisyonunun belirsizliğine karşın Tahrir’i terk etmeyen göstericiler ülke tarihinin dönüm noktalarından birine imza atıyordu.  Bundan tam 10 yıl önce 11 Şubat 2011’de beklenen açıklama Başkan Yardımcısı Ömer Süleyman’dan geldi. O gün kameraların karşısına geçen Süleyman, Mısır’ın 30 yıllık devlet başkanı Hüsnü Mübarek’in istifasını açıkladı. Peki, Mısır’da yeni bir dönemin perdesini aralayan bugüne nasıl gelindi? Bu makalede 2011 yılının ocak ve şubat aylarından bugüne uzanan dönüşümün sosyal, politik ve iktisadi arka planını anlamaya, hatırlamaya çalışacağız.

Sosyoekonomik arka plan

Mübarek’in düşüşüne ilişkin analizlerde genellikle rejimin otoriter yapısı üzerinde durulmakta, ekonomik açıklamalar için protesto gösterilerinde kullanılan sloganlara başvurmakla yetinilmektedir. Oysa 2011 ayaklanmalarının sebeplerine bakıldığında, tüm Arap coğrafyasında olduğu gibi Mısır’da da ekonomik etkenlerin başta geldiği görülmektedir.

İlk kez çok adaylı cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapıldığı, siyasi açılımla özdeşleşen 2005 yılında Mısır’daki yoksulluk oranı, 1980-1990 yılları arasındaki yoksulluk oranı ile aynıydı. Mısırlıların %20’si yoksulluk sınırının altında yaşıyordu. Her 5 kişiden 1’i temel yaşamsal ihtiyaçlarını karşılama gücünden yoksundu. Kahire’nin neredeyse yarısı altyapısı olmayan plansız bölgelerde, mezarlıklarda ya da ahşap kulübelerde yaşıyordu.

Dünya Bankası 2006 yılında Mısırlıların %62’sinin günde 2 dolardan az bir gelirle yaşam mücadelesi verdiğine dikkat çekti.[1] Oysa aynı yıl, Mübarek’in neoliberal programı sayesinde Mısır ekonomisi %6,8 büyümüştü.

Grafik: Mısır’da GSMH Büyüme Oranı (2000-2011) [2]

Makroekonomik gelişmeler uluslararası kuruluşlar tarafından olumlu karşılanırken söz konusu büyüme rakamları, vatandaşların gündelik yaşamlarında dikkate değer bir etki yaratmadı. Bu durum, 2007 yılında iktidarı elinde bulunduran Ulusal Demokratik Parti’nin yerel bir temsilcisi tarafından da şu sözlerle doğrulanacaktı : « Halk günlük yaşamında bir değişiklik hissetmiyor. bütün ekonomik göstergeler olumlu yönde, ama halk bunu hissetmiyor. [3] » Üstelik neoliberal uygulamaların neden olduğu olumsuz etkilerin birikimi sonucunda halkın geniş kesimlerinde Müslüman Kardeşler sempatisi artmaktaydı.

2007 Anayasa Değişiklikleri ve Siyasi Meşruiyetin Çöküşü

Mübarek’in siyasi meşruiyetinin çöküşünde 2007 yılındaki anayasal düzenlemeler kritik bir rol oynamıştır. Amnesty International göre, 1981 yılından[4] beri insan haklarına yönelik en vahim tırpanlama girişimi olarak tanımlanan[5] bu değişiklikler, rejimin otoriterliğini tahkim etmekteydi. Anayasa değişiklikleri, Mısır’da siyaset sahnesinin en önemli iki aktörü olan Müslüman Kardeşleri ve yargıçları tasfiye ederek iktidarın aile içinde devrine kılıf hazırlama girişimi olarak görüldü[6]. Bu noktada özellikle terörle mücadeleyi düzenleyen yeni 179. maddeye dikkat etmek gerek[7]. Bu maddeye göre olağanüstü hal yerini bir terörle mücadele yasasına bırakıyordu. 2005 baharındaki demokratik açılımı rafa kaldıran bu düzenleme ile rejim, oyunun kurallarını değiştirerek seçim sürecini kontrol altına almayı ve sivil toplumda kendisine karşı oluşabilecek her türlü başkaldırıyı engellemeyi amaçlıyordu. Ancak bu hamle, toplumun gözünde ters tepti. Yükselen muhalefete karşı güvenlik kartını öne süren Hüsnü Mübarek ve ailesi, kamuoyu nezdinde kredisini tüketmeye başladı.

Kitlelerin mutsuzluğu, muhalif aktörlerin baskılara rağmen giderek artan nüfuzu, Mısır’ın uluslararası kamuoyunda azalan itibarı, ordudaki huzursuzluklar ve en nihayetinde Mübarek’in ardında halefini bırakacak olması 2011 yılında Tahrir Meydanı’nın zeminini hazırlamaktaydı. Peki, 2011 yılını önceki yıllardan ayıran ve muhalefet için siyasi fırsatları ortaya çıkaran ne oldu?

Cemal Mübarek Formülünün İflası

Otoriter rejimlerde klientelizm ve kayırmacılık sosyal mobilizasyonun temel biçimi olarak kabul edilmektedir.[8] Chraïbi ve Fillieule tarafından yapılan bu önermenin bir örneği de Mısır olarak kabul edilebilir. Bu anlamda “yeter!” sloganı yalnızca Hüsnü Mübarek’i hedef alan bir söylemden öte varisi olarak görülen oğlunu da kapsıyordu[9].

Hüsnü Mübarek’in sağlık sorunları artarken kulislerde, Reis’in koltuğunu varisine devredeceği söylentileri de giderek daha yüksek sesle dile getirilmekteydi. Bu süreçte Mübarek’in oğlu Cemal Mübarek medyada ve kamuoyunda daha çok görünür oldu. 2010 yılında Wikilieaks sızıntılarında ortaya çıkan Amerikan diplomatik yazışmalarına göre Cemal Mübarek, henüz 2007 yılında dönemin Savunma Bakanı Mareşal Tantavi’yi ve dönemin istihbarat şefi Ömer Süleyman’ı kendisi için bir tehdit olarak görmekteydi[10].

Öte yandan Mısır ordusu tarihsel ve sınıfsal konumu gereği, Kahire’de iktidar devri konusunda kilit aktörlerden birisiydi. Hür Sübaylar Darbesinin lideri Cemal Abdülnasır’ın, Nasır’ın ölümüyle koltuğa oturan yardımcısı Enver Sedat’ın ve Sedat’ın ölümüyle devlet başkanı olan Hüsnü Mübarek’in asker kökenli oldukları unutulmamalıdır. Mevcut devlet başkanının kendisinden sonra gelecek -asker kökenli- ismi, başkan yardımcısı olarak atadığı bu teamül aslında bizzat Mübarek’in kendisi tarafından bozuluyordu. Endüstri ve ticaret alanında pek çok sektörde varlık gösteren ve bu nedenle Mısır ekonomisinde de belirleyici bir özne olan ordunun, bu dönemde devlet başkanlığına oğul Mübarek’in geçmesi ihtimaline nasıl yaklaştığı merak konusu idi.

Cemal Mübarek

2011 yılında sızdırılan Wikileaks belgeleri bu konuda bizi aydınlatıyor. Buna göre Amerika Birleşik Devletleri’nin eski Kahire Büyükelçisi Francis Ricciardone, “Silahlı kuvvetler, Cemal Mübarek’in emellerinin önünde kritik bir engel teşkil edebilir.” notunu düşüyordu[11]. Cemal Mübarek, eski Hava Kuvvetleri Komutanı olan babasının aksine güvenlik aygıtının içinden gelmiyordu[12]. Kahire Amerikan Üniversitesi’ndeki eğitiminin ardından önce Mısır’da, ardından İngiltere’de Bank of America’da çalışmış, 2000 yılında da babasının açtığı yoldan Ulusal Demokratik Parti’de siyasete girmişti[13]. Ordu komuta kademesinin, Hüsnü Mübarek’e sadakatine karşın varisi olan oğlunun iktidarı devralmasına şüpheci, hatta karşıt tavrı, günün sonunda Reis’ten de vazgeçmeleriyle nihayete erecek, Hüsnü Mübarek eski silah arkadaşları tarafından “savunması gereken cumhuriyete ihanet” etmekle suçlanacaktı[14].

Mübarek’in bu girişimi, mevcut rejimi korumak isteyen aktörler arasındaki çelişkileri ortaya çıkardı. Ordu, Mübarek sonrası döneme hazırlanmaya başladı. Elbette artan Amerikan baskısı da bunda etkiliydi[15].

Patrimonyal iktidar devri konusundaki başarısızlığın bir diğer önemli sebebi de 2010 seçimleri olarak görülebilir. Aralık 2010’da gerçekleşen seçimlerde Halk Meclisi’nde mutlak bir zafer elde eden Ulusal Demokratik Parti 508 sandalyenin 420’sini aldı. Bu seçimlerin sonuçlarına göre “yasal” muhalefete 15, Müslüman Kardeşlere 1 sandalye kalıyordu. Kalan 70 sandalyeyi ise seçimlere “bağımsız” olarak giren ama büyük oranda Ulusal Demokratik Parti kökenli milletvekilleri aldı. Bunların bir kısmı da seçimlerden sonra partiye geri dönüyorlardı. Meclis’in bu tek sesli yapısı, olası bir parlamenter muhalefetin önünü tıkadı, sistem içi arayışları imkansız hale getirdi. Partinin uzmanları tarafından benimsenen, iş dünyasının toparlanması için kısa vadede halkın refahının düşmesine göz yuman “trickle-down[16]” stratejisi ve buna paralel olarak Cemal Mübarek’e yakın iş adamlarının karıştığı skandallar da Ulusal Demokratik Partinin imajını yere sermişti.

Bu iklimde 2011 yılına gelindiğinde, aile içinde iktidar devrinin toplumsal bir zemini bulunmuyordu. Yolsuzluk ve kayırmacılık iktidarın meşruiyetini kaybetmesinin başlıca sebepleri haline geldi. Aleni ve somut yolsuzluklar, kamu hizmetlerinin niteliğine ilişkin tartışmaları gölgede bırakarak siyasi kurumlara olan güveni ortadan kaldırmıştı[17]. Virgine Collombier’e göre, parti yöneticilerinin “reform” söylemleri; özellikle gençler, orta-üst sınıflar ve burjuvazi nezdinde itibarını yitirmişti[18]. 25 Ocak’taki büyük halk ayaklanmasının omurgasını da işte bu kitleler oluşturacaktı.


[1] Dünya Bankası

[2] Dünya Bankası: https://data.worldbank.org/indicator/NY.GDP.MKTP.KD.ZG?contextual=default&end=2011&locations=EG&start=2000&view=chart

[3] Collombier, Virginie. « Gamal Moubarak et le Parti national démocratique ou la stratégie du désastre. Comment ceux qui prétendaient préparer la succession présidentielle ont précipité la chute du régime », Outre-Terre, vol. 29, no. 3, 2011, p.341.

[4] Mübarek’in devlet başkanı olduğu ve olağanüstü hal ilan edildiği yıl.

[5] Bernard-Maugiron, Nathalie, « Moderniser la Constitution” ou renforcer l’autoritarisme de l’Etat ? : les amendements constitutionnels de 2007 » Chroniques Egyptiennes 2007, 2008, p.2.

[6] Bernard-Maugiron, Nathalie, « Moderniser la Constitution” ou renforcer l’autoritarisme de l’Etat ? : les amendements constitutionnels de 2007 » Chroniques Egyptiennes 2007, 2008, p.34.

[7] Selon laquelle, une personne accusée d’être terroriste pourra être arrêtée et emprisonnée, que ses communications pourront être écoutées, son courrier ouvert et son domicile violé sans avoir besoin de l’autorisation préalable d’un juge. De plus, le président de la République pourra choisir le tribunal devant lequel tel ou tel individu sera jugé : il suffira que cette juridiction soit mentionnée dans la loi ou dans la Constitution.

[8] Charibi Bennani-Mounia, Fillieule Olivier (dir.), 2003, Résistance et protestations dans les sociétés musulmanes, Paris, Presses de Sciences-Po.

[9] Hassabo Chaymaa, “ Du rassemblement a l’effritement des Jeunes pour le changement égyptiens. ” Revue Internationale de Politique Comparée, Vol.17., N:2 p.245.

[10] Collombier, Virginie. « Gamal Moubarak et le Parti national démocratique ou la stratégie du désastre. Comment ceux qui prétendaient préparer la succession présidentielle ont précipité la chute du régime », Outre-Terre, vol. 29, no. 3, 2011, p.339.

[11] « Ce que WikiLeaks nous apprend sur l’Egypte de Moubarak »

https://www.lexpress.fr/actualite/monde/afrique/ce-que-wikileaks-nous-apprend-sur-l-egypte-de-moubarak_956930.html (Date de connexion: 23.04.2018)

[12] El Khawaga, Dina. Art. cit p.172.

[13] https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/30-yillik-mubarek-hanedani-218160

[14] Geisser, Vincent. Art. cit. p.98.

[15] «  Les mystères de Moubarak » https://www.lexpress.fr/actualite/monde/afrique/les-mysteres-de-moubarak_908260.html (Date de connexion: 23.04.2018)

[16] En français: La théorie du ruissellement 

[17] Lavalle, Emmanuelle. « Corruption et confiance dans les institutions politiques : test des théories fonctionnalistes dans les démocraties africaines », Afrique contemporaine, vol. 220, no. 4, 2006, p.189.

[18] Ibid. p. 345.

(Visited 409 times, 1 visits today)
Close