Halkbank’ın İran ambargolarını deldiği iddiasıyla ABD’de yargılanma süreci devam ediyor. Amerikan savcıları hazırladıkları onlarca sayfalık iddianamede Halkbank’a aralarında “dolandırıcılık” ve “kara para aklama” da dahil olmak üzere 6 ayrı suçlamada bulunuyorlar. Ayrıca Halkbank’ın katılmadığı her duruşma için katlanarak artacak şekilde para cezası verilmesi talep ediliyor. Savcılar genel olarak Halkbank’ı İran, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere farklı ülkelerdeki şahıslar ve paravan şirketler ağı üzerinden İran’ın bloke olması gereken 20 milyar dolarlık petrol gelirine ulaşmasını ve bu paranın transferini sağlamakla suçluyorlar.
Daha önce Hakan Atilla ve Reza Zarrap davasına da bakan ABD Manhattan Bölge Yargıcı Richard Berman, Halkbank’ın “tarafsız olmadığı” gerekçesiyle kendisi hakkında reddihâkim talebinde bulunmasına rağmen bu davaya bakmaya devam ediyor. Yargıç Berman, Halkbank davasının düşürülmesi talebini de reddetti. Davanın bir sonraki duruşması 1 Mart 2021’de yapılacak ve bu dava Türkiye’deki siyasi iktidarın başında Demokles’in kılıcı gibi sallanmaya devam ediyor çünkü yargılamanın sonunda Halkbank’a gelebilecek bir cezanın sonuçları hem siyasi hem de ekonomik pek çok dengeyi olumsuz etkileyebilir.
Mahmud Ahmedinejad’ın cumhurbaşkanlığının ikinci döneminde yoğunlaşan ambargo delme süreci, İran’ın bütçe geliri elde etmek için meşru gördüğü bir devlet politikası haline geldi.
İran’a yönelik Amerika, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Millletler’in uyguladığı ambargolar henüz devam ederken İran devletinin farklı kanatlarının doğrudan desteği ve girişimiyle ambargolar delindi. İran halkının milyarlarca dolar petrol parası temel ayağı İran’da olan, uluslararası bir suç örgütü tarafından adeta zimmete geçirildi. Mahmud Ahmedinejad’ın cumhurbaşkanlığının ikinci dönemine tekabül eden 2010 yılında daha da yoğunlaşan ambargo delme süreci, İran’ın bütçe geliri elde etmek için meşru gördüğü bir devlet politikası haline geldi. Öte taraftan, resmin tamamını kavrayabilmek için Babek Zencani’nin İran’da yargılandığı dava ile Reza Zarrap’ın ABD’de yargılandığı davaya da bakmak gerekiyor çünkü biri suçsuz olduğunu söylerken, diğeri itirafçı oldu. Bu noktada üç ismin ayrı ayrı İran’ın ambargo delme sürecindeki rollerini ve ilişki ağlarını özetle irdelemeye çalışacağım.
Mahmud Ahmedinejad
İran’ın 6. Cumhurbaşkanı olan Mahmud Ahmedinejad’ın özellikle ikinci dönemi ülkenin başta ekonomi olmak üzere pek çok alanda en karanlık dönemlerinden biriydi. İran’ın bütçesinin ana kaleminin petrol gelirleri olduğu düşünüldüğünde, ambargoların gölgesinde satabildiği petrolün parasını yasal bankacılık sistemi üzerinden alamayan İran’ın yürütme erki pek çok aracıya komisyon ve rüşvet vererek petrol parasını dolaylı ve paralel yollardan İran’a sokmaya çalıştı. O dönemde iktidarda olan İran’ın radikal/muhafazakar devlet kanadı, Ahmedinejad’ın başında olduğu bir mekanizmayla, bir devlet politikası olarak pek çok yöntem ve kişi üzerinden petrol ambargolarını delme yoluna gitti. Elbette böyle bir sürecin İran’ın tek karar mercii olan Dini Rehber Hameneyi’nin bilgisi ve izni olmadan yürütülebilmesi mümkün değildi.
İran’da 1951 yılında dönemin başbakanı Muhammed Musaddık tarafından İran petrolleri millileştirildiğinden bu tarafa petrol satışı devlet tekelindeydi. Ancak Ahmedinejad’ın ikinci döneminde İran Meclisi o güne kadar olmamış bir hamleyle petrol satışına özel sektörün de müdahil olabilmesinin yolunu açtı. Böylelikle, başta Devrim Muhafızları Ordusu’nun bünyesindeki şirketler ve kişiler olmak üzere “devlet destekli” özel sektör ve devlet şirketleri üzerinden petrol ambargolarının delinebilmesinin önü açılmış oldu.
İşin yasama yönü tamamlandıktan sonra sıra yürütmeye gelmişti. İşte bu noktada Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, İran Merkez Bankası ve diğer kamu bankalarını by-pass eden özel bir izinle devreye girdi. 27 Haziran 2012 tarihinde Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın bilgisi ve onayı dahilinde, Ekonomi Bakanı Hüseyni, Petrol Bakanı Kasımi, Sanayi Ticaret Maden Bakanı Gazanferi ve Merkez Bankası Başkanı Bahmani tarafından atılan dörtlü imzayla petrol satışından elde edilen dövizin Babek Zencani’ye ait olan ve İran dışında faaliyet gösteren FIIB isimli paravan bankaya yatırılmasına izin verildi. Böylelikle Ahmedinejad sayesinde ambargo delme üzerinden kişilere, kurumlara ve üst düzey askeri/sivil devlet görevlilerine rant sağlama kapısı sonuna kadar açılmış oldu. Babek Zencani, İran’da yargılandığı davanın 5. duruşmasında dönemin Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın bizzat işin içinde olduğunu söyledi. Babek Zencani, tutuklanmadan önce İran Meclisi Enerji Komisyonu’nda verdiği ifadede, kendisinin Ahmedinejad’ın petrol, ekonomi, istihbarat, sanayi, maden ve ticaret bakanlarıyla birlikte, İran Merkez Bankası’nda ambargoların delinmesi için defalarca kez uzun toplantılar yaptıklarını söyledi.
Ahmedinejad, yolsuzluk ve ülkeyi zarara uğratmak dahil birçok suçlamadan dolayı pek çok davada yargılandı. Aldığı hapis cezaları kesinleşmiş olmasına rağmen hâlâ cezaevine girmiş değil.
Daha pek çok detaydan bahsetmek mümkün ancak özetle Mahmud Ahmedinejad, cumhurbaşkanı olarak ambargo delme mekanizmasının başındaydı ve süreci kabinesindeki bakanlar ve Merkez Bankası Başkanı üzerinden kontrol ediyordu. Böylesi girift bir sistem içerisinde Ahmedinejad’ın Halkbank üzerinden İran’ın petrol paralarının transfer edilmesi süreçlerinden habersiz olduğunu düşünmek hayatın olağan akışına aykırı. Görevi bittikten sonra Ahmedinejad, yolsuzluk ve ülkeyi zarara uğratmak dahil birçok suçlamadan dolayı pek çok davada yargılandı ve aldığı hapis cezaları kesinleşmiş olmasına rağmen hala cezaevine girmiş değil. Ahmedinejad, bugünlerde iç siyasi çekişmelere girmiş ve muhalif rolleri keserek yeniden cumhurbaşkanı olma hayalleri kurmakla meşgul. İç siyasi dengelerden dolayı ona hala dokunulmadı; ancak neredeyse tüm ekibi ve yakın çevresi tasfiye edilip tutuklandı.
Babek Zencani
Madem ambargoları delmek İran için bir devlet politikasıydı, o halde neden Babek Zencani yargılandı ve idam cezasına çarptırıldı? Birincisi, Babek Zencani ambargoları deldiği için yargılanmıyordu, sattığı petrolün parasının 2.7 milyar avroluk kısmını İran’a ödemeyip şahsi yatırmalarında kullandığı için yargılanıyordu. Zencani ise kendisinin de kara listeye alındığından dolayı paraların bloke olduğunu ileri sürüyordu. İkincisi, 2013 yılında Hasan Ruhani reformist/ılımlı cenahın desteğiyle yeni cumhurbaşkanı olarak seçilmiş ve aldığı oyun da rüzgarıyla bir güç savaşı içinde yolsuzluk operasyonlarına başlamıştı. Üçüncüsü, ambargo delme sürecinde rolü olan pek çok devlet görevlisini korumak için “âli menfaatler” uğruna Zanjani harcanabilir bir halka olarak görüldü. Böylelikle Ahmedinejad döneminde üst düzeyde kıymet gören Babek Zencani, yeni cumhurbaşkanı Ruhani döneminde hedef tahtasına konulmuş ve daha önce birlikte iş yaptığı Petrol Bakanlığı tarafından yargıya şikayet edilmişti.
Ambargo delme sürecinde rolü olan pek çok devlet görevlisini korumak için “âli menfaatler” uğruna Zanjani harcanabilir bir halka olarak görüldü.
İran’da “Asrın Yolsuzluk Davası” olarak adlandırılan ve multimilyarder Babek Zencani’nin yargılandığı davada 26 duruşmanın sonunda Zencani’ye idam cezası verildi ve cezası daha sonra kesin olarak onandı. Babek Zencani çok enteresan bir profile sahip. Bir işçinin oğlu olarak girdiği Tahran döviz piyasasında henüz 20’li yaşlarının başındayken günlük 17 milyon dolar döviz işi yapıyordu çünkü askerken şoförlüğünü yaptığı dönemin Merkez Bankası Başkanı’yla iyi ilişkileri vardı. Daha sonraki 20 yıl içerisinde Zencani kendi ifadesiyle 64 şirket, 17 bin çalışan ve 13.5 milyar dolarlık bir servetin sahibi oldu. 2014 yılında Forbes Dergisi ABD’nin en zengin 400 kişisini açıkladığında, bu listede olanlardan sadece 28 kişi Babek Zencani’den daha zengindi.
Babek Zencani cezaeviyle henüz 22 yaşındayken tanıştı ve ardından toplam 4 kez cezaevine girdi. Türkiye’nin Babek Zencani’nin son 20 yıllık hayatında çok önemli bir yeri var. Babek Zencani’nin ismi Türkiye kamuoyunda Onur Air’in ortağı ve Reza Zarrap’ın patronu olarak duyulsa da, İran’da 20’li yaşlarında cezaevi süreci başladıktan sonra Zencani servetinin büyük bir bölümünü zamanla Türkiye’ye kaydırdı ve Türkiye’de yaşamaya başladı. Bu dönemde aynı zamanda İran’da da işlerini devam ettirdi ve üst düzey devlet görevlileriyle ilişkilerini geliştirdi.
Babek Zencani’nin bir yolsuzluk figürüne dönüşmesi süreci, şirketleri üzerinden İran ambargolarını delmesiyle başladı. Ambargo altında olan İran devleti, Babek Zencani’nin dünyanın farklı ülkelerinde olan şirketleri ve bankası üzerinden ambargoların delinebildiğini keşfedince O’nu kullanmaya başladı. Zancani, başlarda sadece petrol parasının İran’a transferini sağlıyordu ancak daha sonra petrolün satış işine de bizzat girdi. Böylelikle şirketleri üzerinden dönen ticaret ve para trafiği o denli yükseldi ki ABD ve Avrupa Birliği’nin radarına takıldı.
Babek Zencani 22 Aralık 2012’de Avrupa Birliği tarafından kara listeye alındı. Zenjani, ambargo altına alındığını Afrika’dan Dubai’ye yaptığı bir uçuş esnasında uçaktayken öğrendi. Kendisinin duruşmada anlattığı üzere, ambargo altına alındığını öğrendiği andan bir süre sonra uçağı Dubai’ye indi. Kendisinin Dubai’de gözaltına alınıp tutuklanmaması için Zencani’yi apronda İran istihbarat yetkilileri karşıladı ve gece İran’ın Dubai Büyükelçiliğinde misafir edilip sonrasında İran’a gönderildi. İran devleti tarafından korunması, o dönemde Babek Zencani’nin İran için ne denli önemli olduğunu ve devletin farklı cenahlarıyla ilişkisini ortaya koyuyor.
Babek Zencani, yargılanması sırasında hiçbir zaman suçlu olduğunu kabul etmedi. Kendisinin bir “Ekonomi Cihatçısı” olarak dönemin Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın bilgisi ve üç bakanının resmî izniyle ambargoları ülkesinin menfaati için deldiğini söyledi. Duruşmalarında pek çok isme de işaret etti. Bunlardan biri de Reza Zarrap’tı. Babek Zencani, aslında Zarrap’tan ziyade babası Hüseyin Zarrap’ı tanımaktaydı ve döviz piyasasında meslektaşlardı. Ayrıca hem Zencani hem de Hüseyin Zarrap’ın Tebriz’de sanayi tesisleri vardı ve Ahmedinejad yönetimiyle yakın ilişkiler içindeydiler.
İran yargısına göre, Reza Zarrap Türkiye’de Babek Zencani’nin parasını muhafaza edip işleten yedieminlerinden biriydi.
Babek Zencani başta Reza Zarrap’ı şahsen tanımadığını söylese de, 2013 yılında İstanbul Havaalanında yakalanan 1.5 ton altının kendisine ait olduğunu ve parça parça 13 milyon dolar vererek uçağın Türkiye’den ayrılmasını sağladığını duruşmada bizzat söylediğinde, Reza Zarrap’la olan ilişkisi de açığa çıkmıştı. İran yargısına göre, Reza Zarrap Türkiye’de Babek Zencani’nin parasını muhafaza edip işleten yedieminlerinden biriydi.
Babek Zencani, duruşmalarında Halkbank ve Vakıfbank’a dair de beyanlarda bulunmuştu. Zencani, üst düzey yetkililer ve bakanlara bir telefonla ulaşabilen, birlikte seyahat eden, devletten ödüller alan, Devrim Muhafızları dahil devlete borç veren, pek çok sektörde holdingleşen ve hatta Çin Ordusu’yla bile şahsen iş yapabilen biriydi. O, aslında bir komisyoncuydu ancak o dönemdeki İran devlet dengeleri ambargo delme faturasının tamamının O’na kesilmesine sebep oldu. İdam cezasının 4 yıl önce kesinleşmesine rağmen hala idam edilmemiş olması da fazlasıyla manidar. Kendisi cezaevinde olsa da, sosyal medya hesapları bugünlerde fazlasıyla aktif ve hala İran dışında olan zimmetindeki paraları iade etmiş değil.
Reza Zarrap
Reza Zarrap, küçük yaşlardan itibaren Türkiye’de yaşayan, Türkiye’de eğitim alan, Kapalıçarşı’da babası ve ailesiyle birlikte döviz/altın işi yapan ve zaman zaman da magazin figürü olarak tanınan biriydi. Ancak Ebru Gündeş’le yaptığı evlilik ona bambaşka kapılar açtı ve adeta klasmanını yükseltti. Yani Reza Zarrap’ın Türkiye’deki hayatını Ebru Gündeş öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırmak gerekiyor. Ebru Gündeş’le yaptığı evliliğin ona kattığı en önemli şey, ona statü sağlayarak Türkiye devlet erkanıyla daha kolay tanışabilmesi ve ilişki ağını geliştirmesi oldu.
Reza Zarrap’ın şahsi servetinin bir anda artması 2010 yılı itibariyle başladı. Bu da tam İran ambargolarının delinme sürecinin doruğa çıktığı zamanlara tekabül ediyor. Reza Zarrap, 2010 yılından itibaren yoğun olarak “baba mesleği” olan altın ve döviz işine girişti. İran’da ise babasının Ahmedinejad yönetimiyle olan sıkı ilişkilerini kullanarak ağını her tarafta genişletti. Babek Zencani’yle birlikte ambargo delme sürecinde aktif olarak yer aldığı 2013’te İstanbul Havaalanında yakalanan 1.5 ton altın yüklü uçakla ortaya çıktı. Bu altınların başta Reza Zarrap’a ait olduğu söylense de, Babek Zencani duruşmada altınların kendisine ait olduğunu ve Zarrap’ın rolünü açıkladı.
Reza Zarrap’ın 22 Mart 2016’da Miami’de tutuklanması ve daha sonraki yargılama sürecinde itirafçı olmasıyla birlikte ortaya çıkan deliller, Zarrap’ın İran ambargolarının delinmesi sürecinde sanılandan çok daha önemli biri olduğunu ortaya koydu. Zarrap, başta Royal Holding, Durak Döviz Exchange, Al Nafees Exchange, Royal Emerald Investments, Asi Kıymetli Madenler, ECB Kuyumculuk ve Güneş General Trading LLC şirketleri olmak üzere, dünyanın pek çok yerindeki paravan şirketleri ve ilişki ağıyla İran’a yönelik ambargoları delmişti. Zarrap, duruşmalarda çizdiği tablolarla tüm ilişkilerini ve kara para aklama düzeneğini ifşa etmişti. Zarrap, İran Petrol Bakanlığı ve bağlı şirketlerinin Halkbank’taki hesapları üzerinden sahte faturalar ve dolambaçlı yollarla yapılanları da duruşmada itiraf edip detaylandırmıştı.
Özetle; iki kilit aktör için bir yargılama İran’da, diğer yargılama da ABD’de yapıldı. İran’daki davada Babek Zencani ambargoları delme iddiasıyla yargılanmıyordu çünkü İran devleti bunu suç olarak görmüyordu ve suçlama zimmete geçirmeydi. ABD’deki davada ise Reza Zarrap direkt olarak İran ambargolarını delmekte suçlanıyordu. Zencani, hiçbir zaman suçlamaları kabul etmedi ancak Zarrap itirafçı oldu. Bu iki aktörün yargılanma sürecindeki tavırları da birbirinden çok farklıydı. Zarrap’ın daha rahat tavırlar sergilediği söyleniyordu ancak Zencani duruşmalarda defaatle ağlamıştı. Bu iki davaya bakıldığında, iki ayrı ülkenin yargı sisteminde, birbiriyle çok fazla bağlantısı olan, çok fazla aynı ismin ve kurumun geçtiği, yargılama amaçları farklı olsa da birbiriyle paralel olan, belki de birbirini tamamlayan bir süreci görüyoruz.
İran’da ambargoları delme süreci pek çok ülke ve kişinin içinde olduğu, uluslararası bir suç örgütünün İran halkının petrol parasını kendi zimmetine geçirdiği girift bir olaydır.
Sonuç olarak; İran’da ambargoları delme süreci pek çok ülke ve kişinin içinde olduğu, uluslararası bir suç örgütünün İran halkının petrol parasını kendi zimmetine geçirdiği girift bir olaydır. O dönem İran Cumhurbaşkanı olan Mahmud Ahmedinejad’ın bizzat bilgisi ve onayıyla, üç bakanı ve Merkez Bankası üzerinden Babek Zencani’nin ambargoları delmesine resmî olarak izin verildi. İran devletinin ambargoları delmekteki en etkin aparatı olan Babek Zencani, güç dengelerinin değişmesiyle bir anda tüm sorumluluğun üzerine yüklendiği kişi oldu ve idam cezasına çarptırıldı. Öte taraftan Reza Zarrap da babasının bağlantılarını ve İran devleti nezdindeki etkinliğini kullanarak döviz ve altın piyasasındaki ağı ve paravan şirketleriyle bu süreçten büyük paralar kazandı. İşin Türkiye ayağı ise başlı başına bir yazının konusu olacak kadar girift ve tartışmalı. ABD’de süren Halkbank yargılaması Türkiye ayağına dair pek çok detayı ortaya koymaya gebe gibi gözüküyor. İzlemeye devam edeceğiz.
Savash Porgham
1985 yılında İran’ın Urumiye şehrinde doğdu. Türk, Kürt ve Arap kökleri olan bir ailenin mensubu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktora eğitimini İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Anabilim Dalında tamamlamıştır.
“Şövalyelik Mesleği Gazeteciliğin Keskin Kılıcı: Haber” kitabının yazarlarından. “Şövalyelik Mesleği Gazeteciliğin Uzmanlık Alanları” kitabının bölüm yazarı. 2012 yılı Aydın Doğan Vakfı Genç İletişimciler Araştırma/İnceleme Haberciliği ödülü sahibi. Ulusal ve Uluslararası basın mecralarında yayınlanmış haber, röportaj, makale ve çeviri çalışmaları bulunuyor.