Written by 01:50 Eleştiri

Bizim Şu Batı Meselemiz

Nezih Kavaklı, Niyazi Berkes’in “Türk Düşününde Batı Sorunu” kitabını yazdı…

Berkes bu eserinde bozulan toprak sistemi, kent ticari yaşamı ve onunla doğrudan ilişkili askeri sistem karşısında Osmanlı yönetici sınıfının ve Türkiye aydınının çaresizliğini inceliyor.

Niyazi Berkes’in “Türk Düşününde Batı Sorunu[1]” adlı eseri bir süredir elimden düşmüyor. Benim kitaplığımda Bilgi Yayınevi’nin 1975 tarihli ilk baskısı bulunuyor ancak YKY’nin cogito dizisinden yeni baskıları da var. Niyazi Berkes bu kitapta, Osmanlı’dan miras başlıca düşünce akımlarını inceleyerek bunların erken cumhuriyet dönemi siyasetine yansımalarını bütüncül bir yaklaşımla tartışıyor.

Türk düşününde Batı sorunu, bütün düşün tarihimizin ana tartışma ekseni olan Batı ve Batılılaşma meseleleri üzerine kaleme alınmış. Berkes’in, Yön Dergisi’nde yayımlanan makalelerinden derlenen kitap, aslında iki ayrı bölümden oluşuyor. Birinci bölüm “İki yüzyıldır neden bocalıyoruz?[2]” sorusunu soran “Batı Sorunu”; ikinci bölüm ise “Batı Sorunu Karşısında Düşün” başlıklarını taşıyor.

Entelektüel derinliği tek bir disiplinle sınırlanamayacak olan Berkes, siyasi olguları ve değişim süreçlerini farklı boyutlarıyla inceleyen bir yazar. Türkiye’nin “geri kalmışlık” meselesini de Osmanlı’daki ilk modernleşme hareketlerinden 1960’lara dek çok boyutlu olarak inceler. Düşün tarihimizin saplanıp kaldığı tartışmalara sistemli eleştiriler getirerek imparatorluğun çöküşünde iktisadi sistemin bozuluşuna dikkat çeker. Toprak sisteminin kent ticari yaşamının ve onunla doğrudan ilişkili askeri sistemin bozulması karşısında Osmanlı yönetici sınıfının ve Türkiye aydınının çaresizliğini ortaya koyar.

Niyazi Berkes, Osmanlı münevverinin -Batı’nın hızlı kalkınması karşısında Osmanlı’nın niçin geri kaldığı sorusuna cevap ararken- “toplumsal bir devrimin” önemini ve niteliğini anlayamadığını öne sürmektedir. Bunu yaparken de tarihin dışına düşmemeye özen göstermekte, Türk aydınını kuşatan tarihsel sosyolojik koşulları da değerlendirmeye almaktadır. Düşün dünyasında açtıkları tartışmalarla büyük ilerlemelere zemin hazırlayan iki isim üzerinde (Namık Kemal ve Ziya Gökalp) özellikle duran Berkes; dağılan imparatorluğun bütün borç ve yükümlülüklerini boynunda ağır bir zincir gibi taşıyan yoksul Türk halkının; ulusal bağımsızlık savaşı ve hemen ardından yeni devletin kuruluşu ile “zorunlu” bir uluslaşma sürecine girdiğine vurgu yapar. Kurtuluş ve kuruluş mucizesi ile hızlı bir şekilde girilen bu uluslaşma sürecinin, uygarlaşma ile tamamlanması konusundaki sorunları saptayıp bir yol haritası çıkarır.

Niyazi Berkes bütün bu tartışmaları, düşün dünyamızı işgal eden Batı, batılılaşma, batıcılık gibi kavramlar ekseninde yürütür. Kendi savunduğu ve Atatürk’ün uygarlık anlayışıyla özdeşleştirdiği toplumsal dönüşümün ya da kalkınmanın yolunu, kitabın üzerine inşa edildiği eleştirilerden çıkarsamak mümkün. Fakat yazar, kendi yaklaşımını, özgün ideoloji evreninden bir kategoriyle eşleştirmediği, yani kavramsallaştırmadığı için, yer yer okuyucuda, Batılılaşma sorunsalı karşısındaki konumuna ilişkin soru işaretleri yaratabiliyor. Bununla birlikte, toplumun üretici güçlerinin dört başı mamur, devletçi bir planlama ile harekete geçirilmediği takdirde; Meşrutiyet döneminde “hürriyet”, cumhuriyet döneminde “demokrasi” kavramları etrafında şekillenen ilerleme mücadelesinin başarısızlığa mahkum olduğunu ortaya koyarak Batı sorununun aslında hep soyut bir düzlemde ele alındığını dile getiriyor. Kriz, iktisadi bağımsızlık ve ekonominin uluslararası denetimi (McKinsey meselesi) üzerine tartışmaların hız kazandığı günümüz Türkiye’sinde siyasetin yeniden Berkes’in eserlerine dönmesinin müspet çıktıları olacağı kesin.

Muhalefetin yalnızca ülkede Batı standartlarını talep etmekle ve öncelikle Avrupa’nın mali ve siyasi korumasını/desteğini sağlamakla yapılabileceği genel kabulünü de mahkûm ediyor bu eser. Günümüzde demokrasi, insan hakları, ifade özgürlüğü gibi her biri hayati önemdeki ideal-normların, en nihayetinde dar bir ideolojik çerçeveye tekabül ettiğini ve Türkiye toplumunun önüne ekonomik, politik, sosyal bir çözüm sunmaktan uzak olduğunu gösteriyor. İncelememizi, Mısırlı büyük Marksist düşünür Samir Amin’den Berkes’in görüşlerine uyumlu olduğunu düşündüğümüz kısa bir alıntıyla noktalayalım. “Liberal Virüs” adlı eserinde Amin, nihayetinde ekonomik eşitsizlikleri pekiştirdiğini iddia ettiği bu tür bir batıcılıkla mücadeleye davet ederken şu teşhisi koyuyor:

“Bir yurttaşlar siyasetini inşa etmenin yolu, direniş hareketlerinin, muhalif hareketlerin ve sistemin ortaya çıkardığı sorunlarla mücadele eden karşı hareketlerin liberal virüsten yakayı kurtarmasından geçiyor.”


Samir Amin, Liberal Virüs, İstanbul: Yordam Kitap, 2014.

[1] Niyazi Berkes, Türk Düşününde Batı Sorunu, İstanbul: Bilgi Yayınevi, 1975.

[2] Bu çarpıcı soru aynı zamanda Yön Dergisinin bu bölüme verdiği başlıktır.

(Visited 452 times, 1 visits today)
Close