Written by 22:21 Dosya

Tutunamayanlar III – Medya mezunu

Gergedan Dosya’da genç işsizliğini ele almayı sürdürüyoruz. Farklı yaş ve meslek gruplarından Türkiye’de gençlerin hikayesi: tutunamayanlar…

“Tutunamayanlar” serisinin bu üçüncü söyleşisinde, spor medyasında 4 aydır iş arayan medya ve televizyonculuk mezunu bir genç işsizle, Yiğit’le konuştukTutunamayanlar’ın hikayelerini kendi seslerinden dinlemek için souncloud hesabımızı ziyaret edin.

***

Abi selamlar, merhabalar.

Merhaba.

Bana biraz kendini tanıtabilir misin? Öyle başlayalım.

Tabii, adım Yiğit. 25 yaşımdayım. Bursa’da doğup büyüdüm. İstanbul’a üniversite için geldim. Biraz sancılı bir süreçte İstanbul’a geldim, şöyle: ben özel okul tercih ettim. Bölümüm ve İstanbul’da yaşamak istediğim için. Bölüm de bir tercihimdi, İstanbul da benim için bir tercihti. Yoksa başka bir şehirde ya da başka bir bölümde devlet üniversitesi de kazanabilecek durumdaydım ama kazandıktan sonra çok travmatik bir şey yaşadım. Şöyle oldu, okul kayıt parasını ödedikten sonra babamın battığı haberi geldi.

Geçmiş olsun.

Sağol, öyle sancılı bir süreç başlamıştı ilk senesinde. Çok, inanılmaz derecede parasız kalmıştım. Çok zorlu olmuştu İstanbul’a geldiğim ilk sene. Aylık 500 lirayla falan geçim sağladım. O biraz benim için sarsıcı olmuştu, çünkü hayatımda hiçbir zaman öyle bir duruma düşmemiştim.

O zaman yurtta mı kalıyordun peki?

Tabi yurtta kalıyordum, en azından o bir kolaylıktı çünkü fatura falan derdi yoktu.

Tabi harçlık olarak 500 lirayı yetirmeye çalışıyordun.

Evet yine zor ama çok da şey değildi çünkü hani kaldığım semt de biraz… Uygun maliyetli bir şeylerin çok olduğu bir yer değildi. Ben Tophane’de ikamet ediyordum o dönem. Hani Tophane de… İstanbul’u bileneler bilir, bir taraf Karaköy, diğer taraf Beşiktaş falan. Biraz daha riske atılırsan Eminönü-Taksim’deki bazı daha arka sokaklardaki yerleri tercih etmek zorunda kaldım yemek gibi durumlarda falan. Çünkü Karaköy ve Tophane çok elit semtler, İstanbul ortalamasının biraz üstünde semtler. O konuda da öyle bir sıkıntı yaşamıştım. Mesela Karaköy’de bir köfteciye gitmek benim için bir lükstü yani biraz bilinen bir yere gitmek, biraz değil çok büyük lükstü yani.

Ondan sonra babam kriz durumunu biraz aşmaya başlamıştı ikinci senenin sonunda. Üniversiteye gireceğim sene rahmetli dedemi kaybettim. Dedemin miras davası falan biraz geçince de biz daha da düze çıktık. Ama dedim ki bu böyle gitmez benim ekstra işler yapıp…

Anneye babaya tamam, bir yere kadar güveneceksin de hani onların da durumu malum. Her an bir daha batma riski olabilir, iş dünyası bu.

(…)

Peki bu süreçte hangi okuldaydın?

Bilgi Üniversitesi’nde.

Bölüm neydi?

Radyo televizyon sinema. İşte orada o gerçeklikle tanıştıktan sonra yan işlere girmeye başladım. Bar boyluk, baristalık, daha çok ekstraya gidebileceğim ya da öğrencilerin rahat çalışabileceği alanlara girmeye başladım.

Joker eleman olarak yevmiyeli çalışandın.

Aynen öyle, aynen öyle. Bu ekstra bir destek sağladı bana. O arada tabi maddi zorluk devam ederken Bilgi Üniversitesi gibi bir üniversiteye gidiyorsunuz, Türkiye’nin en zengin sınıfının olduğu bir üniversiteye gidiyorsunuz. Orada da şartlar yukarı bir seviyede maddi olarak ve sen oraya da alışmaya çalışıyorsun. Öyle bir zorluk çektim, hiç bunu yaşamamıştım daha önce.

Orada bir de Bilgi Üniversitesi’nin futbol takımına girdim ben. Orada kalecilik falan yaptım. Orada antremanlara gidip gelmek, maçlara gidip gelmek… Şişli de okul vardı işte, Tophane’de yurdum vardı biz Kartal’a maça gidiyorduk. Şehir değiştirmek gibi bir şey, hele trafik varsa şehir değiştirmekten bile daha uzun. Ben mesela bir dönüşümün dört buçuk saat sürdüğünü biliyorum.

Bu da ayrıca bir mesai yani…

Tabi bu da ayrıca bir mesai sağladı ama çocukluk aşkı olan bir oyun için buna değerdi. Ben zaten bu oyuna başka bir yönden girebilmek için bu bölümü seçmiştim. O yüzden benim için biraz zorlu olmuştu akademik eğitimimle birlikte götürmek; ama değerdi. (…)

Peki şu an eğitim durumun nedir yani ne zaman mezun oldun, kaç sene lisans eğitimi aldın? Onlardan bahseder misin biraz?

Şöyle ben hazırlıktan sonra 4 sene üniversite hayatım oldu. 4 sene lisans eğitimi aldım. Lisans eğitimim bu eylül ayında tamamen bitti.

Bu geçtiğimiz eylülde?

Tabi bu geçtiğimiz eylülde.

Hangi okuldan mezun oldun?

Anlattığım gibi okul takımı zorlu bir süreçti, ikisi bir arada gitmiyordu. O yüzden Bilgi Üniversitesi’nden ayrılmak zorunda kalmıştım ve daha hafif bir eğitimi olan, en azından İngilizce eğitime sahip olmayan Nişantaşı Üniversitesi’ne geçtim ve oradan mezun oldum.

Eylülde mezun oldun?

Evet Eylül’de mezun oldum.

Peki “ne kadar süredir işsizsin?” sorusuna Eylül’den beri dersin herhalde?

Eylülden beri, tabii.

Yaklaşık 4 aydır falan.

4 Aydır falan.

Gerçi biraz bahsettin ama okurken lisans eğitimindeyken dışarıdan işlere gittin geldin. Okuduğun bölümle ilgili bir iş deneyimin oldu mu hiç? Yani staj gibi… Bu mezun olduğun süreç içerisinde olmadı zaten onu biliyoruz.

O yok maalesef. Şöyle bir şey oldu ben şans eseri Bursa’ya gidip gelirken Fotomaç gazetesinin yazı işleri müdürüyle tanıştım. Şans tamamen. Adam Bursa’da kaybolmuştu, ben ona yol gösteriyordum ve dönüşümüz aynı vapurla. İstanbul’a gelirken de vapura kadar beraber geldik vapurda sohbet ettik falan. (…) Ben futbolu çok sevdiğim için adamla sohbet ettim adam da bana bir şans vermek istedi. Orada bir aylık, adamın yanında bir asistanlık yapma şansım oldu. Asistanlık yaptığım sırada kadro küçülmeye gitti yoksa ben gazetede kalırdım yani ama kadro küçülmeye gidince benim tanıdığım abinin iş akdine son verildi. Ona da son verilince benim de orada bağlantım kalmadı. Ben zaten orada adamın asistanıydım yani, adamla geldim, adamla gittim.

Sen de onunla birlikte işsiz kaldın?

İşsiz kalmadım, o bir stajdı yani. Bu okurken olan bir şey; ama en azından oradaki kaynağımı kaybettim. Orada şöyle bir şey yapmıştım, çok güzel transfer haberleri falan bulmuştum. Arabistan’dan transfer haberleri… Emre Çolak’ın İspanya’dan Arabistan’a transferini ilk ben yazdırmıştım o gazeteye. Ben vermiştim haberi yani yazı işleri müdürüne ve o da girmişti. (…)

Mezun olduğun bölümde çalışmak istediğin alan da aslında sporla ilgili herhalde?

Tabi spor medyası, basılı, yazılı, görsel hiç fark etmez. Spor basını yani…

Anladım. Peki mezun olduktan sonraki bu 4 aylık süreçte iş arama sürecinden biraz bahseder misin bana?

Tabi, şöyle… Hiç tanıdığımın kalmadığını söyledim. Şimdi hiç tanıdığınız olmayan bir mecraya girdiğiniz zaman bu çok zor oluyor. Ya işte bazı programlar var internette, telefonda, aplikasyon olarak… Onlarla mesela çok arkadaş oluyorsunuz. Oradan bir şeyler devşirmek zorundasınız. Bunlardan biri linkedIn, kariyer.net

Yok tabi ki de…

Stajyer mesela, o şirkette gerçekten çalışmak istiyorsa 6 ay hiç para almadan, belki stajyer maaşı bile almadan çalışmak zorunda. Hiç para almadan 6 ay, stajyer maaşıyla 6 ay daha, asgari ücretle bir sene daha…

Bu gibi uygulamalarla biraz kaynaşmış oluyorsunuz ve spor basını cidden küçülen bir mecra şu an. Mesela en son işte bunun net örneklerinden biri NTV Spor kapandı yani Türkiye’nin belki de tarihindeki en iyi medya oluşumlarından biriydi. Hem görsel hem yazılı, internet haberciliği… bir bütün olarak belki de Türk spor medyasının zirvesiydi NTV Spor ve o bile kapandı. Ondan sonra Vatan gazetesi satıldı, sonra tamamen bitti. Bu da çok kötü bir süreç işte mesela benim istediğim alan için. Sonuçta Vatan gazetesinin küçük de olsa bir spor birimi vardı ve hani oradan bir 15-20 kişi daha işsiz kaldı. NTV Spor kapatılınca 90 küsur kişi işsiz kaldı nereden baksanız. Bunların hepsi de yani belli derecede tecrübeli adamlar. Bizim sektöre girmek isteyen çok yeni mezun yokmuş gibi bir de tecrübeli elemanlar işsiz kaldı. Bu şöyle bir sirkülasyon getirdi: Sektör daraldığı için o tecrübeli elemanlar daha aza tamah eder oldu. Mesela adamın alması gereken maaş 7 bin 500 ise ben 5 bine yaparım bu işi, dedi. Böylece skalayı düşürdü, maaşları düşürdü, stajların süresini uzattı. (…) Stajyer mesela, o şirkette gerçekten çalışmak istiyorsa 6 ay hiç para almadan belki stajyer maaşı bile almadan çalışmak zorunda. Hiç para almadan 6 ay, stajyer maaşıyla 6 ay daha, asgari ücretle bir sene daha… derken bu süre iki seneye yakın asgari ücretin yarısına tekabül eden bir maaşla geçiyor. Aslında bu böyle değildi, mezun maaşı denen bir şey varı. Staj maksimum bir aydı. Bunun gibi şeyler bir anda ortadan kalktı ve asgari bile olmayan maaşlarla çalışmak zorunda bırakıldı insanlar. Ben buna şu anlık razıyım. (…) Ben bununla idare edebilirim ama edemeyecek olan insanların hayalinden vazgeçmesi durumu oluşuyor, bu çok kötü bir şey. Belki adam bu işin piri olabilecekken sırf bu koşullarda yaşamayacak durumda olduğu için başka bir alana yöneldi ve kayboldu gitti. O çok üzücü.

Peki şu an aktif olarak iş aramaya devam ediyorsun.

Tabii ki.

Nasıl bir süreç bu? Kendi networkünü kullanarak mı yapıyorsun bunu yoksa linkedIn, kariyer.net gibi mecralar üzerinden mi iş aramaya devam ediyorsun? Ya da başka bir yerden bir teklif geliyor mu? Okulun sana bir katkısı var mı, mezun olduğun bir bölümün hocasının sana iş paslama durumu var mı?

Hocalarla temas halindeyim ben. Yardımcı olacaklarını söylediler. Bakacağız. Kendi networkümü kullanmaya çalışıyorum ama dediğim gibi yani tek networküm Fotomaç gazetesi eski yazı işleri müdürüydü ve ben onu kaybetmiş durumdayım. Şu an yeni bir network oluşturmaya çalışıyorum aynı zamanda dediğim gibi bu sitelere de ilan oldukça başvurmak zorundayım. Bazı işte mesela reklamcı tanıdıklarım var en büyük kaynaklarım da o zaten; çünkü reklamcı dediğin her yere girer çıkar, her kanala, her türlü organizasyona da reklam verdikleri için herkesi de tanıyor. Çok büyük bir ağları var onların. Birkaç reklamcı ile tanıştım bu süreçte. Onların yardımını bekliyorum ama işte dediğim gibi ben bununla savaşabilirim ama savaşamayacak çok kişi var. Artı olarak şöyle bir şey söyleyeyim. Asgari ücretin şu an aşırı derecede yüksek olması da işvereni korkutan bir şey yani. Çünkü çok yüksek sigortası ona göre yüksek maaşı çok yüksek ve o yüzden mümkün olduğu kadar dar kadrolarla çalışmaya çalışıyorlar. İşçinin alım gücünün yükselmesi, asgari ücretin düşmesi gerektiği kanaatindeyim.

Peki bu ekonomik gidişatın bu durumda olması sence gençlerin işsiz kalmasında bir sebep midir?

Kesinlikle öyledir.

Sen o zaman iş bulamamamın büyük bir sebebi de budur, diyor musun?

Tabii ki de. En büyük sebeplerinden biri budur; çünkü şöyle bir şey var yani şirketler artık stajyer almaktan bile korkuyorlar. Stajyer maaşı ödemekten korkuyorlar. Ücret asgari ücretin üçte birine yakın, adam sodexo falan da verse aşağı yukarı masrafı bin 600 liraya gelen adamdan korkuyor.

Sen okuduğun bölümü tercih ederken işsiz kalma ihtimalini düşünüyor muydun? Hiç aklına geliyor muydu?

Tabii ki de düşünüyordum ama bu kadar değil. Bu boyutta değil, bu çok fazla. Ülkenin ekonomisinin getirdiği durum da çok etkili yani. Yoksa tabi ki de ben artık medyanın hantal kameralarla iş yapmayacağının, youtube’un artık alttan geldiğinin farkındaydım yani twitch gibi mecraların falan ana akımın yerini alacağını veya internet bloglarının bunun yerini alacağını elbette ki görüyordum ve bunların daha az sayıda insanla çalışacağının farkındaydım.

Bunların bu seviyede olmasının baş sebebi ekonomi. En azından ben şu an bir iş bulup asgari ücret olmasa bile bir stajyer maaşıyla şu an bir işte çalışıyor olabilirdim veya parasız da bunu yapabilirdim, sadece sigortamı yapsın ben tecrübe kazanayım mantığıyla öyle bir işi de kabul edebilirdim.

Sona geldik artık. İşsizliğin senin için bedeli nedir? Sana nasıl hissettiriyor işsiz olmak?

Benim için maddi yönü çok yok açık konuşmak gerekirse. Benim burada yalan söyleyecek halim yok. Maddi boyutu çok olmadı, sağ olsun ailem güçlü ama herkesin öyle değil. Bu ülkenin ortalama gelir skalası yıllık 9 bin dolar falan. 12 aya böldüğünüzde 3 bin 4 bin liraya başlıyor. Zaten bu 4 kişilik bir aileye düşen bir gelir. Bunu insanların kaldırabilmesi imkansız. Ben şanslı bir insanım ailemin durumu fena değil ben de ondan biraz götürebiliyorum ama ben de bunu ne kadar götürebilirim?  Ben de bunu götürmek için bir mücadele veriyorum yani. İstediğin hareket alanının yaratamıyorsun.

Ailen seni telefonla her aradığında korka korka açıyorsun; çünkü soruyorlar sana oğlum iş var mı, diye.

Ben mesela youtube’da kendime başka bir alan yaratabilirim ama onun için de bir para gerekiyor. Yükselmek için kamera bulmak için yapacağın iş için… Bir yere gitmesi gelmesi, ulaşım… Kreatif bir fikrinin olmasını da engelliyor bu durum senin.

Anladım.

En kötüsü de şu: Ailen telefonla her aradığında seni -yemin ederim- açarken korka korka açıyorsun; çünkü soruyorlar sana oğlum iş var mı, diye. İşte aile büyükleri, kuzenin, senden üç dört yaş büyük bile olsa daha yaşı daha yakın olan insanlar aradığında “İş var mı?”, “Buldun mu?”, “Nasıl gidiyor?” soruları insanı gerçekten çok yıpratıyor.

Teşekkür ederim Yiğit.

Rica ederim.

Çok memnun oldum.

Ben de.

(Visited 227 times, 1 visits today)
Close