Mısır: Devrimin 8. Yıldönümüne Doğru – 2
Tarihi antik çağlara dayanan Mısır çok büyük ve önemli bir medeniyet; ancak bu yazıda 1517’den başlayarak “modern Mısır”ın siyasi tarihinden bahsedeceğiz. Mısır bölgesi 1517’de Osmanlı tarafından fethedildi, ancak yarı-özerk bir şekilde Memlüklüler tarafından yönetilmeye devam etti. 1798’deki Fransız işgalini Britanya’nın da yardımıyla savuşturan Mısır, 1805 itibariyle Kavalalı Mehmet Paşa (Mısır kaynaklarında Muhammed Ali) tarafından yönetilmeye başlandı. Kavalalı, Memlüklü etkisini sıfıra indirerek 1952’ye kadar sürecek bir hanedanlık kurmuş, modern bir ordu oluşturmuş, milliyetçi bir ideolojiyi yerleştirmiş ve çevre toprakları da Mısır bünyesine katmıştı.
1867 itibariyle Mısır, 1914 yılına kadar sürece olan “Hıdivlik” statüsüne geçti. Bu statüyle topraklardaki Osmanlı etkisi de minimuma indirildi ve Britanya ile yakın ilişkileri bulunan kişiler yönetici olmaya başladı. 1882 yılında ise Britanya Mısır’ı işgal etti ve Mısır Britanya sömürgesi oldu. 1800lerin başından itibaren devam eden etkinin resmiyete dökülmesi de 1914 yılında oldu.
Britanya 1922 yılında Mısır’ın bağımsızlığını ilan etti. 1923’ten 1952’ye kadar Mısır’ın rejimi anayasal bir monarşiydi. 1952 Hür Subaylar Darbesine (askerler tarafından devrim olarak nitelendirilmiştir) kadar geçen süreçte Mısır üzerindeki Britanya etkisi devam etti, rejimin Britanya’nın anayasal monarşisine benzerliği ve 1954 yılına kadar Britanya askerlerinin Mısır’da hazır bulunması gibi örnekler de bunu kanıtlar nitelikteydi.
Bu dönemin en önemli gelişmelerinden biri 1928 yılında Hasan el-Banna’nın Müslüman Kardeşler’in kuruluşuna öncülük etmesi oldu. Müslüman Kardeşler (el-İhvan el-Müslimin) İslami bir yönetim ve şeriat isteyen, anti-emperyalist, yönetimde ve toplumda Batı etkisine tepkili bir organizasyon olmakla birlikte, toplumsal alanda da oldukça etkili ve aktifti. Maddi durumu yetersiz kişilere maddi yardım ve iş bulunması, hastane ve okul yapımı, öğrencilere eğitimlerinde destek verilmesi gibi aktiviteleri sayesinde üye ve destekçi sayısı hızlı bir şekilde arttı. Müslüman Kardeşler, 1952 yılına gelindiğinde darbeye destek vererek Britanya etkisindeki yönetimden kurtulmayı ve siyasi arenada bir yer bulmayı hedefledi, ancak Albay Nasır başkan olduktan sonra Müslüman Kardeşler’in bu desteğini pek önemsemeyerek onlara karşı bir “savaş” açtı denebilir.
Genel olarak özetlemek gerekirse, 1953’te Nasır başkan oldu, ülkenin rejimi “cumhuriyet” olarak değiştirildi. Soğuk Savaş’ın hareketli zamanlarına denk gelen bu dönemde Nasır, Sovyetler Birliği ile anlaşmayı tercih etti ve sosyalizme yakın, pan-Arabist bir politika izlendi. ABD ile ilişkilerin kötü olmasının yanı sıra, Müslüman Kardeşler gibi örgütlenmeler de baskı altına alındı, siyasi ve toplumsal alandan dışlandı. Birçok Müslüman Kardeşler üyesi yurtdışına kaçtı veya sürgün edildi.
Nasır’ın hayatını kaybetmesiyle Enver Sedat 1970 yılında başkan seçildi. Mısır 1953 itibariyle cumhuriyetle yönetilmeye başlandı denilse de, bu sistemin demokrasi anlayışı sadece seçimlerden ibaretti. Başkanın kendisine yardımcı olarak seçtiği kişi başkan öldükten sonra adaylığını koyuyordu (elbette tek aday olarak), plebisit sonucu yüzde 99, yüzde 97 gibi oy oranlarıyla seçilip başkanlık görevine başlıyordu.
Enver Sedat ise Mısır’ın ABD ile ilişkilerini, İsrail’le 1979 yılında imzalanan Camp David Anlaşması ile düzeltme yoluna gitti. Bu anlaşma ile Sina bölgesini de geri alan Sedat’a destek büyümeye başladı. Bu süreçte, üniversitelerde ve sivil toplumda kapsamlı ve güçlü örgütlenmeleri olan komünistlerin ve “Nasırist”lerin gayrıresmi tasfiyesi de başlamış oldu. Sedat, bunu sağlamak amacıyla sürgündeki Müslüman Kardeşleri geri çağırıp üniversitelerde örgütlenmelerine izin verdi. İki grubu birbirine kırdırarak ikisinden de kurtulma amacıyla alındığı söylenen bu kararlar, uzun vadede Müslüman Kardeşlerin yeni ve reformist jenerasyonunun temelinin atılmasını da sağlamış oldu. Yine de, Müslüman Kardeşler’in “illegal” statüsü değiştirilmedi, sadece birtakım izinlerle manevra alanları oluşturuldu.
Mısır, hem İsrail hem ABD ile ilişkilerin düzelmeye başlamasıyla Arap dünyasından dışlanmaya başladı. Sedat’ın agresif politikaları, otoriter rejimin getirdiği baskı ve şiddetin yanı sıra, “görece dindar” olarak görülen Sedat’ın ABD ile yakınlaşması İslami çevrede rahatsızlık yaratıyordu. 1981 yılında Sedat, radikal İslamcı bir suikastçı tarafından öldürüldü.
Sedat’ın yardımcısı Hüsnü Mübarek 1981 yılında başkanlık görevine getirildi. Sedat’ın politikalarında köklü değişiklikler yapmamasına karşın, Müslüman Kardeşler’e sağlanan birçok hak, 1980’lerin sonunda gittikçe arttığı fark edilen halk desteğinin hükümette yarattığı korku sebebiyle geri alınmaya, ve Müslüman Kardeşler tekrar şiddetle baskılanmaya başlandı. Seçimlere girmesi yasak olan Müslüman Kardeşler, belli ittifaklar ve bağımsız adaylarla 1980lerin sonundaki ve 1990’lardaki seçimlerde iyi sonuçlar almaya başlayarak muhalefetteki yerinin önemini göstermeye başladı. Bu süreçte Müslüman Kardeşler, toplum ve devlet nezdinde “ılımlı” olarak nitelendiriliyordu. Bunun bir sebebi yeni jenerasyon üye ve liderlerin ılımlı, İslami referansı daha az, hak ve özgürlüklerin önemine yönelik söylemleriydi. Diğer sebebi ise “el-Cemaat” (İslam Cemaati) isimli radikal İslami örgütün şiddet eylemlerini arttırmasıydı. Devlet baskısının bu topluluğa yönelmesini fırsat bilen Müslüman Kardeşler ise bu dönemde desteklerini ve oy tabanlarını ciddi bir şekilde arttırdı. Ancak İslam Cemaati 1990’larda şiddet eylemlerini bıraktığını ilan ettiğinde, hedef okları tekrar Müslüman Kardeşler’e yöneldi.
2000’li yıllara geldiğimizde ABD’nin demokratikleşme baskısı ve 2001 itibariyle “radikal İslam ve terörü bitirme”ye yönelik aksiyonları Mübarek’i, hem ilk çok partili başkanlık seçimini yaptırmaya hem de Müslüman Kardeşlere yönelik şiddet, tutuklama, işkence, yıldırma politikaları uygulamaya itti. Mübarek böylece Müslüman Kardeşler’e olan halk desteğini ve örgütün etki alanını daraltmayı amaçlıyordu. Seçimin yapılmasına bir diğer etkenin ise Kefaya (Yeter) Hareketi olduğu söylenebilir. 2005 yılı öncesi Mübarek’in gitmesi, yerine ise oğlunun değil seçimle belirlenecek birinin gelmesi talebiyle başlayan protestoların da etkisiyle, ilk çok partili başkanlık seçimi yapılmasına karar verildi. 2005 yılında yapılan ilk birden çok adaylı başkanlık seçiminin kazananı Mübarek oldu. Katılımın yüzde 22’lerde kaldığı bu seçimde, diğer adayların şansının olmadığı aşikardı; otoriter rejimin kurum ve kurallarıyla tam demokratik bir seçim yapılamayacağını öngörmek zor değil.
Seçim günü ve öncesi yolsuzluk, hile ve tutuklamalarla kayda geçen 2005 seçimlerinin milletvekili seçiminde Müslüman Kardeşler, meclise 88 bağımsız milletvekili sokmayı başardı. Üyelerinin ve onlara oy vereceği bilinen kişilerin sandığa gitmesinin engellenmesi gibi durumlara rağmen bu oy oranı hem destekçileri, hem diğer muhalifleri umutlandırdı.
2010 yılındaki milletvekili seçimleri ise muhalefet için büyük bir yıkım oldu, üç turlu bu seçimin ilk turundan sonra Müslüman Kardeşler adayları dahil olmak üzere birçok muhalif grup seçimi boykot ettiğini açıkladı. Hile ve oy çalma, oy vermenin engellenmesi, şiddet gibi sebeplerle boykot edilen bu seçimde Mübarek’in partisi meclisteki sandalyelerin büyük bir çoğunluğunu kazanmış oldu. Seçimlerin son gününü takiben yaklaşık bir ay içinde ise protestolar başladı ve yaklaşık iki hafta içinde Mübarek’in istifa etmesiyle protestoların başarıya ulaştığı düşünüldü.
Mübarek’in istifasıyla doğrudan demokrasiye geçmeyi bekleyen halk; geçiş hükümeti, seçimler ve bunların dışında bir çok sorun ile karşılaşacaktı. Neoliberal politikaların etkisiyle zenginleşen ve ekonomik olarak büyüyen Mısır, yine aynı politikalar sebebiyle gelir seviyesindeki eşitsizlik açısından da kötü bir durumdaydı. Ancak otoriter rejimin istikrarının da etkilediği Mısır ekonomisi, 2011 yılı itibariyle geçiş dönemi siyasi istikrarsızlığı sebebiyle kötüleşmeye başladı.
Önümüzdeki hafta: 2011’den sonra Mısır
Kaynakça
Daly, M. (Ed.). (1998). The Cambridge History of Egypt (Vol. 2). Cambridge: Cambridge University Press. doi:10.1017/CHOL9780521472111
El-Gobashy, M. (2005, August). The Metamorphosis of the Egyptian Muslim Brothers. International Journal of Middle East Studies, 37(3), 373-395. Retrieved from https://www.jstor.org/stable/3880106
Kaye, D. D., Wehrey, F., Grant, A. K., & Stahl, D. (2008). Egypt. In More Freedom, Less Terror? (pp. 29-57). RAND Corporation. Retrieved from https://www.jstor.org/stable/10.7249/mg772rc.10
Khawaja, N.-u.-A. (2013, January-April). Egypt’s Foreign Policy Analysis: From Nasser to Morsi. Pakistan Horizon, 43-63. Retrieved from https://www.jstor.org/stable/24711491
McDermott, A. (1988). Egypt from Nasser to Mubarak, A Flawed Revolution. New York: Croom Helm.
OECD/AfDB. (2006). African Economic Outlook. Paris: OECD Publishing. doi:https://doi.org/10.1787/aeo-2006-en
Zahid, M., & Medley, M. (2006, September). Muslim Brotherhood in Egypt and Sudan. Review of African Political Economy, 33(110), 693-708.
Ekin Bayur
1995’te İstanbul’da doğdu. 2019’da Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. Sabancı Üniversitesi Çatışma Analizi ve Çözümü yüksek lisans programında öğrenimine devam etmektedir.
Çatışma, Ortadoğu, feminizm ve din üzerine çalışmakta olup Gergedan Dergi’de bu alanlarda yazılar yazmaktadır.