Written by 18:30 Genel

Tuz Koktu: İncinmiş İslam Dünyası Anlatısından Santa Maria Kilisesi Saldırısına

Tarık İzibüyük yazdı.

Santa Maria Kilisesi saldırısında hayatını kaybeden Tuncer Murat Cihan’ın anısına

2010’lu yıllarda hayatımıza giren Irak Şam İslam Devleti(IŞİD), internete yükledikleri şiddet dolu içeriklerle diğer terör örgütlerinden net bir şekilde ayrılıyordu. Propaganda amaçlı interneti kullanan ilk grup kendileri değildi; lakin vahşetlerini yaymak için medya kullanımı konusunda ustalaşıp öncüllerini aşmışlardı. Rakka’da ve Musul’da gerçekleştirdikleri infazların görüntülerini siyasi sınırlardan müstesna olan internet ortamına yükleyerek Brüksel’de ve Paris’te yaşayan insanlara ulaştırıyor, bizleri “vahşetin yönetimi” ile tanıştırıyorlardı.

Örgüt, Şiddetin de Yerine Göre Enstrüman Olarak Kullanılması adlı yazı dizimizde etraflıca ele aldığımız şekilde, sahadaki kinetik mücadelesinin tamamlayıcısı olarak multimedya üretiyordu. Video, şarkı, bildiri, broşür, haber bülteni ve dergi gibi enstrümanlardan oluşan repertuarlarını eylemlerinin etkisini perçinlemek, itikadi bilinç oluşturmak, üyelere yeni saldırı yöntemleri göstermek gibi çeşitli saiklerle kullanıyorlardı. Kanaatimizce bu saikler arasında hem en önemli hem de en tehlikeli olanı, potansiyel üyelerin radikalleşme sürecini dizayn etmektir. 

Propaganda amaçlı interneti kullanan ilk grup kendileri değildi; lakin vahşetlerini yaymak için medya kullanımı konusunda ustalaşıp öncüllerini aşmışlardı.

Son Devrin Din Mazlumları’nın Seleficesi

IŞİD’in Horasan Kolu (IŞİD-H) tarafından yayınlanan ve kitapçılarda olmasa da internette yerini alan Voice of Khurasanadlı derginin son çıkan 33. sayısının kapağında “Tuz Koktu” başlığına Recep Tayip Erdoğan’ın fotoğrafları eşlik ediyordu. Dergi, Erdoğan’ın muhafazakar-İslamcı kimliği ile yola çıkıp bugün laik demokratik sistemin koruyucusuna dönüştüğünü iddia ediyor ve bir dönem AK Parti’nin seçim şarkılarından biri olan “nereden nereye” ifadesini kullanıyordu[1]. “Şeytanın bile şapka çıkartacağı bu yozlaşmanın” müsebbibi olarak ilan edilen Recep Tayyip Erdoğan’ın, bölgedeki diğer yöneticiler için “bir rol model tağut” olduğu gibi selefi bir propaganda, bilumum insan haklarının karşısında bulunan terör örgütü tarafından inşa ediliyor. Yazıda, cumhuriyetin kurucuları tarafından asılıp sürgüne gönderildiği öne sürülen âlimlerin torunlarının AK Parti Genel Başkanını benimsemeleri de Stocholm Sendromu olarak tanımlanıyordu. Yazarı belli olmayan, ideolojik körlüklerden mürekkep olan Tuz Koktu yazısı, Erdoğan’a halife gibi davranıldığı halde 22 yıldır İslam adına hiçbir kazanım elde edilemediğini, bu nedenle Erdoğan için en uygun ünvanın “Mürtetlerin Halifesi” olduğunu söylüyordu. Dergide, 8 sayfalık bu tekfirci propaganda satırlarının ardından örgütün gerçekleştirdiği Santa Maria Kilisesi saldırısının posteri yazının mütemmim cüzü olarak bulunuyor.

Tuz Koktu isimli yazıda IŞİD-H’nin yaptığı Erdoğan ve Türkiye okuması gerek örgütün diğer yayınları incelendiğinde gerekse Türkiye’de bulunan siyasal İslamcıların tezlerine bakıldığında ne yeni ne de çığır açıcı. Bahsi geçen derginin 28. sayısı “Neo-reformist ya da Al-Salul[2]’un Atatürk’ü” başlığıyla Suudi Prensi Muhammed bin Salman’ı hedef alıyordu[3]. Aynı sayıda yer alan başka bir propaganda makalesinde de yine Erdoğan’a yönelik “yozlaşma” suçlaması dış politika üzerinden yapılıyor, bu kez “Mürtet Kardeşlerin[4] Küçük Sultanı” lakabı kullanılıyordu[5]. Türkiye’de İslam alimlerinin zulüm görmesi anlatısı, başta yeşil çuhalı masaların aranan şairi Necip Fazıl Kısakürek olmak üzere ülkemizde sayısız İslamcı tarafından sıkça dile getirilerek bir seçilmiş travmaya dönüştürüldü. Bahsi geçen cihatçı selefist örgüt de bu banalleşmiş anlatıyı radikalleşme sürecinin dizaynı için tekrar ediyor.

Radikalleşme Piyasasının Bir Numaralı Emtiası: Kimliksel Adalet

Psikopatoloji uzmanı ve siyasal İslam üzerine çalışmalarda bulunan Fethi Benslama, radikalleşmenin internet pazarında en çok satan ürün olduğunun ve bunun en büyük alıcısının gençler olduğunu söyler. Benslama’ya göre terör örgütlerinin yarattığı bu radikalleşme arzının çeşitli motifleri bulunmaktadır ve bunlardan biri olan “kimliksel adalet” motifi radikalleşme için hayati bir ön koşuldur. Kimliksel adalet arayışı, rencide edilmiş bir İslam ideali fikrine ve geçmişten günümüze Müslümanlara yapılan zulümler anlatısına dayanmaktadır. Benslama da 1924 yılında hilafetin kaldırılmasını milat olarak görüp bu olaya Müslümanların siyasi ve teolojik egemenliğini kaybetmesi anlamını yüklemektedir [6].

Kimliksel adalet arayışı, rencide edilmiş bir İslam ideali fikrine ve geçmişten günümüze Müslümanlara yapılan zulümler anlatısına dayanmaktadır.

“İslam coğrafyasında Müslümanların yaşadığı acıların ve Afganistan’da, Irak’ta ve daha birçok ülkede yabancı işgalcilerin öldürdükleri çocukların hesabını soracak kimse yok mu?” İşte ilk bakışta çok masumane, hatta belirli açılardan haklı olan bu soru, IŞİD ve benzeri örgütler tarafından dehşet-efşân bir bağlama oturtulup potansiyel örgüt üyesi olabilecek gençleri yargıç koltuğuna oturmaya davet ediyor. Bu çileli Müslüman retoriğini kullanan örgütler hem görsel hem de yazılı içeriklerle gençlerin savunmasız benliklerini yaralı İslam kimliğiyle kaynaştırıp “Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes” naralarını dârül online mecrasında yankılatıyor.

Benslama’nın dikkat çektiği kimliksel adalet motiflerini yazımızın başında yer verdiğimiz Tuz Koktu makalesinde de rahatlıkla görebiliriz. IŞİD-H’ye göre Cumhuriyetin ilanıyla birlikte muhafazakâr ve dindar insanlar çeşitli baskılarla yeni kurulan “laik demokratik küfür sistemine” entegre edilmeye çalışılmış bununla yetinilmeyip alimler ya dar ağacına ya da sürgüne gönderilmiştir. Bu anlatıyı sunarlarken de görselde[7] görebileceğiniz üzere tutuklanan Şeyh Sait ve takipçilerinin fotoğrafını kullanmışlardır. Irak Şam İslam Devleti 2015 yılında Türkçe çıkarttıkları Konstantiniyye dergisinde de Şeyh Sait ve takipçilerinin isyanını şeriat yolunda bir kıyam olarak nitelemişti[8]. Bahsi geçen fotoğraf daha önceleri sosyal medyada “Şapka takmadıkları için asılmayı bekleyen dedelerimiz” başlığı altında dezenformasyon amaçlı kullanılmıştı[9]. IŞİD’in bu görseli Şeyh Sait’i refere olarak mı yoksa Şapka İktisası Hakkında Kanun üzerine yapılan dezenformasyonu baz alarak mı kullandığını bilemeyiz. Lâkin kesin olan bir şey var ki o da gerçeklikten bağı koparılarak sadece duygulara hitap eden bir anlatı, “Cumhuriyetin kulu olan ceberut TSK askeri” ve “önlerinde sefil olmuş şekilde diz çöken Allah’ın kulları” olarak lanse edilen fotoğraf ve bunun çarpıtılmış tarihsel bir çerçeve içinde sunulması, kimliksel adalet arayışı içinde olan kırılgan gençler için minarelerin süngü, kubbelerin miğfer olmasından çok daha tehlikelidir.

Kudüs’ü Kol Saati Gibi Taşımanın Zararları

Cumhuriyetin kurucularının İslami değerleri ayaklar altına aldığı hakkında çarpıtmalarla dolu anlatının sıradanlaştığını söylemiştik. Örtülü ödeneklerin vazgeçilmezi olan Büyük Doğu ve nice benzerleri eliyle cihatçı selefistlerin bu tür söylemleri maatteessüf yeşerebilmiştir. Elbette örgütün propaganda üretiği tek konu bu değildir. 

IŞİD ve çeşitli selefist radikaller Filistin halkının kurtuluş mücadelesini kendilerine üye kazanma konusunda biçilmiş bir kaftan olarak görmektedirler. Derginin kapağında, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın İslami Direniş Hareketi (HAMAS) Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile fotoğrafları göze çarpıyor. Makale de Türkiye’yi “Filistinli Müslümanların kanları üzerinden ekranlar önünde siyaset yaparken kapalı kapılar arkasında İsrail ile ticari ilişkilerini devam ettirmek” ile suçluyor. Bu noktada akıllara, iktidarın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı “Biz kazanırsak Gazze’deki mazlumlar sevinecek” diye haykırırken[10] Türkiye’nin İsrail’in kullandığı çeliğin %65’ini tedarik etmesine[11] yönelik eleştiriler gelebilir. Bu barış yanlısı serzenişleri tamamen ayrı tutmak gerekir.

Tam bu noktada sözü IŞİD’in Türkçe içerik üreten Munasır Yayınları’na getirelim. Bahsi geçen propaganda merkezi, HAMAS’ın 7 Ekim’de gerçekleştirdiği El Aksa Tufanı operasyonuna kadar toplam 11 adet içerik paylaşımında bulundu. Buna karşın 7 Ekim 2023 ve 28 Ocak 2024’te gerçekleşen ve örgüt tarafından üstlenilen İstanbul Santa Maria Kilisesi Saldırısı arasında geçen süreçte örgüt, Munasır Yayınları üzerinden 70 adet propaganda materyali üretti. Bahsi geçen 70 adet içeriğin yaklaşık %40’lık bir bölümü itikadî konularla ilgiliyken geri kalan içerikler cihat ile ilişkilendirilebilecek siyasi içeriklerden oluşmaktaydı. Siyasi içeriklerin %65’i doğrudan cihat çağrısı olmakla birlikte, anti-semitik söylemler, mücadeleye maddi destek çağrıları ve Taliban karşıtı içerikler de dikkat çekmektedir. 

Munasır Yayınları ve Voice of Khurasan gibi platformlar üzerinden yayınladıkları içeriklerden yola çıkarak denilebilir ki örgüt, kanayan İslam dünyası anlatısı üzerinden kendine ifade alanı açmaktadır.

IŞİD, Suriye ve Irak’ta sahada parya olmuş olmasına rağmen internet ortamında hâlâ aktif olup yıldırma politikalarına vilayet sistemiyle devam etmektedir. Munasır Yayınları ve Voice of Khurasan gibi platformlar üzerinden yayınladıkları içeriklerden yola çıkarak denilebilir ki örgüt, kanayan İslam dünyası anlatısı üzerinden kendine ifade alanı açmaktadır. Özellikle son dönemde Filistin’de yaşanan soykırımı ellerini ovuşturarak karşılayıp yeni üye kazanmak için alçakça kullanmaktan da çekinmemektedir. 7 Ekim’den beri X gibi sosyal medya platformlarında İsrail yanlısı veya Filistinli yanlısı olarak yürütülen dezenformasyon dolu, kimliklerin merkezde olduğu körü körüne yapılan kamuoyu tartışmaları ve politika yapıcıların söylemleri, IŞİD’e dârül online’da bir mücadele alanı yaratmaktadır. Bu çerçevede radikalliğe karşı bir panzehir olarak hepimiz Amos Oz’un sözlerini amentü edinmekten çekinmemeliyiz: “İsrail ya da Filistin yanlısı olmak arasında seçim yapmak zorunda değilsiniz. Barış yanlısı olmalısınız.”


[1] “Tuz Koktu’’, Voice of Khurasan, Şubat 2024, 40-47.

[2] Arapça iki yüzlü manasına gelen Al-Salul örgüt tarafından Suudi ailesini tanımlamak için kullanılıyor.

[3] “Neo-Reformist or Ataturk of Al-Salul’’, Voice of Khurasan, Haziran 2023, 34-40. 

[4] Müslüman Kardeşlere IŞİD tarafından takılan isim. Yazının orjinalinde İngilizce olarak “Misguided Brotherhood’’ olarak yazılmıştır. Lakin örgütün çıkarttığı Türkçe içeriklerde Mürted Kardeşler olarak kullanılmaktadır.

[5] Abu Muhammad Al-Italy, “Call to Turkish People: Abandon Erdoğan’s Highway, Voice of Khurasan, Haziran 2023, 3-10. 

[6] Fethi Benslama, « Ölüm Siyaseti Cihatçı Üst-Müslümanlar », Çev.Orçun Türkay,İstanbul,İletişim Yayınları,2019, 39-40.

[7] Görselde yer alan, çağrı niteliğindeki propaganda sözleri yazar tarafından kapatılmıştır. 

[8] “Sahih Menhec’’, Konstantiniyye, Ekim 2014, 59-61

[9] Sueda Karapınarlı, “Fotoğraf şapka takmadığı için idam edilmeyi bekleyen kişileri mi gösteriyor?’’, Teyit, 9 Ağustos 2023, URL:https://teyit.org/analiz/fotograf-sapka-takmadigi-icin-idam-edilmeyi-bekleyen-kisileri-mi-gosteriyor, Erişim Tarihi:15 Mart 2024

[10] “Murat Kurum, “Biz kazanırsak Gazze’deki mazlumlar sevinecek” demişti, İmamoğlu Gazze’ye beş yardım TIR’ı gönderdi’’, Medyascope, 5 Mart 2024, URL: https://medyascope.tv/2024/03/05/murat-kurum-biz-kazanirsak-gazzedeki-mazlumlar-sevinecek-demisti-imamoglu-gazzeye-bes-yardim-tiri-gonderdi, Erişim Tarihi:15 Mart 2024 

[11] Özgecan Özgenç, “Türkiye İsrail’in kullandığı çeliğin yüzde 65’ini tedarik ediyor’’, Medyascope, 7 Kasım 2023, URL: https://medyascope.tv/2023/11/07/turkiye-israilin-kullandigi-celigin-yuzde-65ini-tedarik-ediyor-enerji-uzmani-ali-akturk-aciklamalar-ic-politikaya-yonelik-ciddi-olan-ticareti-engeller, Erişim Tarihi:15 Mart 2024 

(Visited 206 times, 1 visits today)
Close