1920’li yıllar bir yandan, M. Kemâl Paşa’nın İttihatçılara karşı Ankara’daki meşruiyetini güçlendirme çabası[1] ve bunu sağlamak için İstiklâl Mahkemeleri’nin ve Takrir-i Sükûn kanununun icra edilmesi, hâdiselerin temelini anlamak için önemlidir. Diğer yandan da Türkiye’nin modernleşme hikâyesinde önemli bir mevki işgal eden inkılâpların toplumsal yönü ağır basanları da yine bu dönemde yasalaşır. Bu yazıda, Şapka İnkılâbı olarak ifade edeceğimiz, Cumhurbaşkanı M. Kemâl Paşa’nın Ağustos 1925’te Kastamonu ve İnebolu civarında şapkayı tanıtarak başlattığı sivil hayat için kılık kıyafet inkılâbı da 1925 yılının ikinci yarısında yasalaşır. İnkılâp karşıtlarının diğer reformlar bütününün özeti olarak kullandığı bu inkılâp, Kemalist tarihyazımında da Kastamonu ziyareti bağlamında değerlendirilmiştir. Falih Rıfkı’nın Çankaya’sında II. Mahmud döneminde fesin yerleştirilmesi bahsiyle Türkiye’nin modernleşme hikâyesi çizgisel bir anlatı şeklinde kurulmuş olup Kastamonu ziyaretine önem atfedilir. Bununla birlikte, tesadüfen dikkatimi çeken ve halihazırdaki tarihyazımında üzerinde durulmayan bir ayrıntıyı bu yazıda fotoğraflarla açıklamaya çalışacağım. M. Kemâl Paşa, Kastamonu ve ilçe gezilerinde (Ağustos 1925’in son günleri) halka şapkanın tanıtımını yaparken ilginç bir şekilde Mareşal üniformasını kullanmıştır. O günlerde çekilen birçok fotoğrafta Cumhurbaşkanı M. Kemâl Paşa, sivil giyinmiş halde görünürkenKastamonu ve ilçelerinde şapkanın tanıtımını yaparken Mareşal üniformasını giymiştir. Bu yazıda da bu hareket tarzını soruya çevirerek M. Kemâl Paşa’nın neden mareşal üniformasını tercih ettiğini açıklamaya çalışacağız.
Günümüze dek gerek akademik çalışmalarda gerekse her seviyedeki İnkılâp Tarihi derslerinde bahsedildiği üzere, Atatürk döneminde icra edilen inkılâplar, sürekli konu tasnifine göre incelenmiştir. Siyasal alanda yapılan inkılâplar sıralandıktan sonra toplumsal sahada icra edilen inkılâplarla devam edilmiş ve bu durum bir kısır döngü ortaya çıkarmıştır. Hem 1920’li ve 1930’lu yıllarda icra edilen inkılâpların birbirinden farklı koşullar altında gerçekleştirildiği göz ardı edilmiş hem de ezanın Türkçe okunması, Türk müziği eğitiminin ve radyolarda Türk müziğinin yasaklanması bu “resmî” listelerde yer bulmamıştır. Aynı bağlamda bir diğer problem de Atatürk inkılâplarının icra edilirken nasıl bir yol izlendiği hakkındaki çalışmaların yetersizliğidir. Burada ortaya koyacağım fotoğraflar üzerinden bir açıklama geliştirirken bu yönteme “üniforma yöntemi” diyerek diğer inkılâplarda da mevcut olup olmadığı sorunsalını hatırlatacağım.
Öncelikle, Cumhurbaşkanı M. Kemâl Paşa’nın Kastamonu ve çevresine yaptığı gezinin ayrıntılarını çalışalım. Ziyaretler, Anadolu Ajansı aracılığıyla Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi’nde ilk sayfadan verilmiştir: “Reisicumhur hazretlerinin seyahatleri[:] Gazi hazretleri halk tarafından bir bayram şenliği ile karşılanmakta ve yollarda kurbanlar kesilmekte”[2] Gün gün Cumhurbaşkanı Mustafa Kemâl Paşa’nın gezileri gazeteler aracılığıyla duyurulurken Paşa gezilerine devam etmektedir. Programı şu şekildedir:[3]
23 Ağustos 1925 Pazar: Ankara’dan Kastamonu’ya Çankırı tarikiyle hareket
24 Ağustos 1925 Pazartesi: Kastamonu’da kabuller, kışla ziyareti (askerî kıyafet)
25 Ağustos 1925 Salı: Kastamonu’dan İnebolu’ya hareket
26 Ağustos 1925 Çarşamba: İnebolu’da kabuller (askerî kıyafet, akşamüstü sivil kıyafet)
27 Ağustos 1925 Perşembe: İnebolu Türk Ocağı’nda Şapka Nutku
28 Ağustos 1925 Cuma: İnebolu’dan Kastamonu’ya ricat
29 Ağustos 1925 Cumartesi: Günübirlik Taşköprü ziyareti
30 Ağustos 1925 Pazar: Kastamonu’daki kışla ziyareti ve günübirlik Daday ziyareti
31 Ağustos 1925 Pazartesi: Kastamonu’dan Çankırı tarikiyle Ankara’ya ricat[4]
Fotoğraflar dışında tarihî metinler de fotoğraflar gibi M. Kemâl Paşa’nın askerî üniforma giydiğini göstermektedir. Peki M. Kemâl Paşa niçin üniforma giymiştir? Akla gelen ilk düşünce, “sivil kıyafetlere tatbik edilmeye çalışılan şapkanın askerî üniformalara da tatbik edilme çabasıdır ve M. Kemâl Paşa da Mareşal rütbesiyle buna ön ayak olmaktadır.” Bu yorum geçersizdir, çünkü 1924 tarihli Kıyafet-i Askeriye Kararnamesi’nde askerî başlıklar net bir şekilde belirlenmiştir ve Müşir rütbesi için kesindir.[5] Ayrıca fotoğraflardaki Jandarma Tören Kıtası’nda da serpuş mevcuttur.[6] Diğer bir deyişle, Şapka İnkılâbı sivil hayata yönelik bir adımdı, üniformalarda başlık hâlihazırda kullanılmaktaydı. Diğer bir düşünce de Paşa’nın ziyareti ağustos ayının sonunda yaptığından dolayı 30 Ağustos Zafer-i Millî Bayramı’na denk gelmesidir. Ancak Zafer-i Millî ve Tayyare Bayramı ilk kez 1926’da kutlanmaya başlanmıştır.[7] Zaten Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nin 30 Ağustos 1925 tarihli nüshasında da bir bayram kutlaması mevcut değildir. Son olarak, Paşa’nın üniforma kullanma sebebini 24 Ağustos 1925 Pazartesi tarihinde Askerî Kışla ziyareti bağlamında değerlendirdiğimizde; 26 Ağustos 1925 İnebolu’daki kabullerde askerî kıyafet kullanımı da 26 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ne bir telmih olabilir mi? Peki bu telmihi kabul ettiğimizde bile 25 Ağustos 1925 Salı günü niçin üniforma kullanmayı tercih etmiştir? Gazi Paşa’nın 24-26 Ağustos 1925 tarihlerinde üniformasını kullanmasını gideceği mekânlar ve tarihsel telmihler bağlamında değerlendirsek bile 25 Ağustos 1925 Salı günü de üniformasını tercih etmesinden şu yorumun yapılması mümkündür: “üniforma yöntemiyle” -kılık kıyafet inkılâbının görece radikalliği gözetilerek- şapka inkılâbını tatbik ederken Paşa’nın, Çanakkale Savaşları’ndan başlayarak Başkomutanlık Meydan Muharebesi’yle zirveye ulaşan askerlik kariyerini ve askerî başarılarını sivil siyasette kullandığı yorumu yapılabilir.
Sonuç olarak, yazı boyunca yayımladığımız birçok fotoğraf bize Cumhurbaşkanı M. Kemâl Paşa’nın Kastamonu ve İnebolu’yu ziyaret ederken Mareşal üniformasını sıkça tercih ettiğini göstermiştir. Kastamonu, kişisel hâtıralardan öğrendiğimize göre Paşa’nın zihninde “beni henüz görmediler” anlayışıyla şekillenirken Paşa, Mareşal üniformasını inkılâbın sivil hayatta tatbik edilmesinde kullanmıştır. Burada sona yaklaşırken, altını tekrar çizmek istediğimiz mesele, Atatürk döneminde icra edilen inkılâpların maalesef dönem koşulları ihmal edilerek incelendiğidir. Benzer şekilde, inkılâpların nasıl bir yöntem kullanılarak icra edildiği de başka bir meseledir. 1925 yılının Ağustos ayının sonlarında Kastamonu ve mahallî yerleşimlerini ziyaret eden Cumhurbaşkanı M. Kemâl Paşa’nın şapka inkılâbını icra ederken daha önceleri gerçekleştirdiği askerî başarılarınışapka inkılâbı gibi görece radikal bir inkılâbın tatbiki sürecinde halka hatırlatması ve inkılâplara meşruiyet sağlaması dikkate değerdir.
[1] Türkiye’de Kurtuluş Savaşı başta olmak üzere tam tasfiyenin gerçekleştiği İzmir Suikastı Davası’na kadar gerçekleşen hâdiselerde, dönemin politik koşullarıyla birlikte İttihat ve Terakki yöneticileriyle Ankara’da M. Kemâl Paşa arasındaki rekabet, tarihin bir başka veçhesini ortaya koyması bakımından değerlidir. Bu bağlamda, Sarıkamış Harekâtı’nda doksan bin Türk askerinin donarak şehit olduğu hakkındaki görüşün de Ankara Hükûmeti’nin meşruiyetini güçlendirmek için Köprülülü Şerif Bey (İlden)’e icat ettirdiği politik bir manevra olduğunu hatırlamalıyız. Bkz. Necati Bölükbaşı, Tarihin Arka Yüzündeki Sarıkamış Harekâtı (İstanbul: Yaylacık Matbaası, 2014), 90-91.
[2] Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi, 24 Ağustos 1925
[3] Mustafa Eski, “Atatürk, Cumhuriyet ve Kıyafet Devrimi” Erdem 11 (31), 63-74.
[4] Mehmet Serhat Yılmaz, “Atatürk’ün Kastamonu Gezisi ve Şapka İnkılâbı” Kastamonu Eğitim Dergisi, 13: 1 (2005), 227.
[5] “…müşir serpuşlarında ortadaki şerit yerine defne dalı işleniyordu.” Kadir Türker Geçer, Ömer Faruk Arslan, Harbiye Askeri Müzesi Üniforma Kataloğu (İstanbul: Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı Yayını, 2017), 26-27. Kıyafet-i Askeriye Kararnâmesi (İstanbul: Müdafaa-i Milliye Vekâleti Ordu Dairesi, 1340[1924]), 5.
[6] Bu konuya dikkatimi çeken Prof. Dr. Mesut Uyar’a teşekkür ediyorum.
[7] 1926 yılındaki kutlamalar için, Servet-i Fünun, 2 Eylül 1926.