Behlül Özkan ve Tolga Gürakar’ın derlediği “Türkiye’nin Soğuk Savaş Düzeni” 2020 yılının sonunda raflarda yerini aldı. Tekin Yayınevi etiketiyle çıkan kitapta 10 sosyal bilimci ordu, sermaye ve ABD üçgeninde siyasal İslamcılığın gelişmini inceliyorlar. Dış politika analizinde egemen Soğuk Savaş anlatısına ve Türkiye’nin merkez-çevre eksenli sosyolojik tahliline eleştirel bir yaklaşım ortaya koyan bu çalışma, Türkiye’nin bugünkü siyasi rejimini anlamak için de yol gösterici nitelikte.
Türkiye’nin Soğuk Savaş Düzeni‘nin yazarlarıyla gerçekleştirdiğimiz kısa röportajların dokuzuncusunda konuğumuz kitabı derleyen isimlerde Dr. Tolga Gürakar. Gürakar aynı zamanda “Merkez-Çevre Paradigması Türkiye’nin Siyasasını Açıklamanın Anahtarı Olabilir mi?” başlıklı makalenin yazarı.
Gergedan Dergi: Şerif Mardin’in Türkiye’ye uyarladığı merkez-çevre paradigmasını sosyolojide nerede konumlandırabiliriz? Türkiye’de özellikle kendisini sol-liberal olarak tanımlayan çevrelerin Türkiye okumalarında referans aldığı bu paradigmanın sol ya da Marksist bir ilhamı var mı?
Tolga Gürakar: Merkez-çevre yaklaşımı genel hatlarıyla 1950’lerden itibaren toplumsal ilişkilerin “yeniden üretimi” meselesine kafa yoran farklı disiplinlerdeki sosyal bilimciler tarafından ortaya atılmıştır. Dikotomiyi öne çıkaran Avrupalı yapısalcı Marksistler, Bağımlılık okulu mensupları ve Amerikan yapısal-işlevselcileri tarafından bir alt yazın olarak literatüre eklemlenmiştir. Burada elbette “merkez” ve “çevre” metaforları üzerinden yüklenen anlam ve kavram setinin aynı olmadığını söylememe gerek yok. Yani merkez-çevre yaklaşımın Şerif Mardin’in de ilham aldığı Edward Shills yorumu bambaşka, Marksistler ya da Bağımlılık Okulu tarafından ele alınışı bambaşka. Neticede tüm bu kesimler sosyal gerçekliğe farklı noktalardan bakıyorlar. Hatta ve hatta okulların kendi mensupları arasında bile tam bir örtüşme yok.
Merkez-çevre yaklaşımının Marksist yorumuna baktığımızda burada Bağımlılık Okuluna değinmeden geçmek olmaz. Bu okulun temel sorunsalı azgelişmişlik, eşitsizlik ve yoksulluk. Yani konuyu makro, bütünsel ve ekonomi-politik bir çerçeveden yorumluyorlar. Kimler var burada? Samir Amin var, Andre Gunder Frank var, Immanuel Wallerstein var. Kısaca ne diyorlar? Yoksulluk ve gelişmemişliğin sebebi; merkez ekonomiler ile gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelerin içinde bulunduğu çevre ekonomiler arasındaki iktisadi ve politik dışsallıklardır, diyorlar. Yani, bağımlı ülkelerin büyüme kapasitesinin bağımsız olamayacağına işaret ediyorlar. Güç ilişkilerini ve eşitsizliklerini, buradan da sömürü ilişkilerini çalışmalarının merkezine alıyorlar. Marksizmin günbegün marjinalleştiği, sınıfsal tahlil ve yaklaşımların gözden düştüğü bir dönemde yıldızı henüz parlamaya başlamış egemen paradigmalara karşı geliyorlar. Bence daha da önemlisi sömürülen çevrenin sözcülüğünü üstleniyorlar. Yani II. Dünya Savaşı sonrasında egemenlik kazanan eski sömürgeler ile Soğuk Savaşın en acımasız yaşandığı Latin Amerika ülkelerinin. Merkezi güç dengesini tersine çevirmek temel motivasyonları. Tıpkı “Bu dünyada Güney de var” diyen şair Mario Benedetti gibi, tıpkı “Bu dünyada bizim için de bir Kuzey olmalı” diyen ve “America Invertida” adlı eserinde Güney Amerika haritasını tersine çeviren ressam Torres Garcia gibi. Ya da tıpkı Arjantin’li usta karikatürist Quino’nun yarattığı ve önündeki dünya küreye tersinden bakan meşhur kahramanı Mafalda gibi.

Öte yanda ise merkez-çevre yaklaşımının Amerikan yapısal-işlevselci okul eliyle ehlileştirilmiş bir başka yorumu var. Bu yorum da çıkışını yine 1950’li yıllarda yapıyor. Kitapta kendi makalemde vurguladığım üzere bu dönem Amerika’da sosyal bilimlerin piyasanın aparatları haline dönüşmeye ve istatistiğin işgaline açılmaya başladığı bir dönem. Örneğin bu dönemde, vakıf fonlarından en fazla yararlanan sosyal bilim disiplinlerinin başında sosyoloji geliyor. Devlet, kimi özel şirketler ile vakıfların ihtiyaçları doğrultusunda nicel araştırmaları öne çıkarıyor. Önceden görmeye alışık olduğumuz görece kurama dayalı, felsefeye dayalı sosyal bilim ve sosyoloji anlayışı yavaş yavaş etkisini yitiriyor. Orta ve büyük ölçekli kuramlar gözden düşüyor, felsefe önemini yitiriyor. Sosyoloji tabir-i caizse bir pazar araştırması nesnesi haline gelmeye başlıyor. Entelektüalizm yerini piyasa araştırması yapan uzmanlara bırakıyor.
İkincil olarak bu süreçte teoriye özgü dönüşümler de var. Marksizm marjinalleştirilmiş, sınıf tahlillerinin yerine Weber’in davranışçılığı öne çıkaran, kültürel kodları merkeze alan bakış açısı hâkim olmaya başlıyor. Şurası çok önemli benim için: Bu yeni dönemde ulusal kurtuluş mücadelesi ile bağımsızlıklarını kazanan ülkelere, tarihsel patikalarına bakılmaksızın tek tip modernleşme reçeteleri sunuluyor. Bu da devlet eliyle sosyalist kalkınma ya da üçüncü yol seçeneklerinin terki ve gelişmenin yolunun kapitalist kurumların gelişmesinden geçtiğinin telkini anlamına geliyor.
Üçüncü olarak sosyolojide önemli bir dönüşüm daha yaşanıyor, yapısal-işlevselcilik ön plana çıkıyor. Yani sosyal gerçeklik, sosyal bütün artık bir vücudun organları gibi düşünülüyor. Her bir parçası kendi işlevini gören, o işlevlerden biri bozulduğunda bütün yapının bozulacağı şeklinde bir bakış açısı var. Sorunların kaynağı olarak geleneksel ve modern kurumlar arasındaki kültürel çatışmalara odaklanılıyor.
Artık kültür ön planda, sınıfsal tahliller yok, felsefe yok, sosyoloji bambaşka bir noktada ve sosyal bilimler egemenlerin kontrolünde, egemenlerin güç hiyerarşisinde bir aparat haline gelmiş.
Dolayısıyla Şerif Mardin’in ilham aldığı Edward Shills’in yaklaşımını bu çerçevede ele almak lazım. Artık kültür ön planda, sınıfsal tahliller yok, felsefe yok, sosyoloji bambaşka bir noktada ve sosyal bilimler egemenlerin kontrolünde, egemenlerin güç hiyerarşisinde bir aparat haline gelmiş. Yalnızca ve yalnızca bütünleşik bir kapitalist iktisadi sistem, bunun için de şart ve şart kapsayıcı bir demokrasi ve kentleşme bu yeni dönemin mottosu. Amerikan sosyolojisinden bahsediyorum. Tarihsel arka planı buraya yerleştirmemiz lazım.
Merkez-çevre paradigmasının Türkiye’de sol-liberal çevrelerin çekim alanına girmesi ise iki bileşen üzerinden mümkün oluyor.1980’lerde post-modernizmin yükselişine koşut olarak başlayan pozitivizm eleştirileri bence burada ilk etken. Zira merkez-çevre paradigmasının Şerif Mardin tarafından ele alındığı Türkiye uyarlamasında, Kemalizmin pozitivizm ile özdeşleştirilmesi ve bundan hareketle değerler ve inanç alanını ıskaladığı, dolayısıyla toplum kesimleriyle organik bağlardan yoksun ve oldukça yüzeysel bir ilişki geliştirdiği tezi, öteden beri Kemalizm’e mesafeli olan kimi eski solcular için adeta bir can yeleği işlevi görüyor. Zira artık yeni diyalektikleri emek ile sermaye değil, jakobenizmin sebep olduğu değer ve kültür çatışmaları.
İkinci etken ise merkez-çevre paradigmasının öne çıkardığı “sivil toplum” vurgusuyla ilişkili. Sivil toplumculuk zaten 1980’ler ile birlikte Türkiye’deki kimi sol çevrelerin çekim alanına girmiş durumda. Yeni toplumsal hareketleri yakından takip ediyorlar, “iktidar” ve “devlet” alanlarını sorguluyorlar, geçmişte yürüttükleri “zinde kuvvetler” eleştirilerine ise adeta rahmet okutuyorlar. Öyle ki kendilerini “politik toplum” alanından yalıtmaya, mücadelelerini de “sivil toplum alanı” olarak tanımladıkları bir sahada yürüterek politik topluma baskı yapmayı tartışıyorlar. İşte size sol-liberalizmin düşün şeması.
Gergedan Dergi: Mardin’in merkez-çevre kurgusunda ihmal ettiğini savunduğunuz noktalar nelerdir?
Tolga Gürakar: Öncelikle Şerif Mardin, Osmanlı-Türk modernleşmesinde yaşanan gerilimi sadece kültürel ve değerler boyutu ile ele alıyor. Ulusal kültürün karşısına yerel kültürü, siyasi ve ekonomik seçkinlerin karşısına kitleyi, merkezin karşısına taşrayı konumlandırıyor. Bütün bunları yaparken de işleyişin politik-ekonomik yönünü, tarihsel arka plandaki güç mücadelelerini dikkate almıyor. Mardin, politik ekonomiyi ikinci plana atıp onu bir noktada parantez içine dahi almıyor, akine hiç hesaba katmıyor. Yani iktisadi altyapıyı güdükleştiriyor ve kültür ile arasında tatmin edici bir ilişkisellik kurmuyor.
Halbuki Osmanlı-Türk modernleşmesine baktığınız zaman, örneğin ayanlar çağı olarak adlandırılan bir zaman dilimi vardır. Ayanlarla Sened-i İttifak imzalanmıştır. Çevre ile merkez, saray ile ayanlar, saray ile taşra arasındaki bütün gerilimlere baktığımızda -elbette ki değersel kodlar içermekle beraber- asıl hikâye iktisadidir. Vergiler üzerine, Osmanlı toprak sistemi üzerine, mülkiyetin aile içinde aktarımı üzerine iktisadi bir savaşımdır o dönem yaşananlar. Mesela eşrafı sadece değer kodları üzerinden ele alıp “Tanzimat ile başlayan modernleşmenin getirdiği değerler çevrenin değerleriyle çatıştı, merkez ile çevre arasındaki çelişki budur” derseniz olmaz. Her iktisadi dönüşümün elbette çevrede etkisi olur ama bunu sadece kültür boyutuna indirgediğiniz zaman bu eksik bir açıklama olur.
Şerif Mardin, yaklaşımında tekli bir gerilime ve çatışma örüntüsüne odaklanıyor. Baktığımızda ne merkez homojen ve kendi içinde bütünleşiktir ne de çevre.
İkinci olarak Şerif Mardin, yaklaşımında tekli bir gerilime ve çatışma örüntüsüne odaklanıyor. Yani onun idealist anlamda kavramsallaştırdığı bir merkez metaforu var. Bu merkez ona göre homojen bir merkez. Bir de çevre var ancak Mardin bu çevrenin kendine has dinamiklerini, mevcut ve potansiyel kırılganlıklarını dikkate almıyor. Baktığımızda ne merkez homojen ve kendi içinde bütünleşiktir ne de çevre. Mesela iktidar düzleminde seçilmişler-atanmışlar kavgası hep olur. Mardin’in bakış açısıyla yaklaşırsan konuya, aynı zamanda siyasi toplum düzeyinde merkezi değerleri savunan partiler/örgütler ile çevre değerleri savunan partiler/örgütler arasındaki kavgaları da göz ardı edersin.
Dolayısıyla merkezi ve çevreyi yekpare ve idealist bir çerçevede kurgularsanız, bunlar içerisindeki dalgalanmaları net bir şekilde göremezsiniz. Çevrenin kendi içerisinde farklılaştığını göz ardı edersiniz. Şerif Mardin’de şu açık biçimde ortada: Merkez statükocu ve donuk, çevre ise talepkâr ve dinamik. Ama eğer iktidarın değişen doğasını ele almaz, ulusal siyasetteki rekabetin dinamiklerini ve dolayısıyla parti-seçmen arasında her geçen gün yeniden üretilen ilişkileri es geçerseniz ve hatta toplumsal muhalefet odakları arasındaki geçişgenlik ve çatışmaları göz ardı ederseniz sizce bu gerçekçi olur mu? O halde popülizmi ya da popülist strateji gerçeğini nereye koyacağız?
Mardin’in üçüncü temel eksikliği toplum kesimlerinde yaşanan yabancılaşma üzerine. Marks’tan önce de yabancılaşma üzerine kafa yormuş düşünürler vardı elbet ama Marks bu kavramı ete kemiğe büründürmüştür, iktisadi bir boyut kazandırmıştır bu olguya. Mardin ise yabancılaşmayı iktisadi içeriğinden bütünüyle soyutlayarak salt kültürel kodlara indirgemiştir.
Dördüncü temel eleştirim ise Mardin’in bütünüyle iç dinamiklere odaklanmış olması, dış dinamikleri, dışarıdan yönelen baskıları, merkez ekonomilerdeki hangi kararların çevre ekonomilerde nasıl negatif dışsallıklar ürettiğini ele almamasıdır. Emperyalizm kavramını göz ardı etmek bir yana, hiç bahsetmemesinedir eleştirim. Şerif Mardin bir yandan Niyazi Berkes’i indirgemeci buluyor, onun “emperyalizm” üzerinden dışsallığa (1838 Türk-İngiliz Ticaret Antlaşması gibi) çok odaklandığını ve bütün Osmanlı-Türk modernleşmesindeki azgelişmişliğin sebebi olarak “sömürgeci-hunhar batıyı” işaret ettiğini söylüyor. Ama kendisi de tüm problemlerin kaynağı olarak merkezin elit değerlerini görüyor.
Gergedan Dergi: Makalenizin başında ve ideal normlar ortaya koyduğunuz sonuç bölümünde dikkat çeken bir alıntı var: “Sosyoloji bir dövüş sporudur.” Bu bağlamda merkez-çevre paradigmasına getirdiğiniz eleştiriyi biraz açar mısınız?
Tolga Gürakar: Benim tüm söyleşi boyunca eleştiri getirdiğim merkez-çevre paradigması küresel iktisadi işleyişe, onun ideolojik, kültürel ve akademik aygıtlarına karşı eleştirel bir konumlanma içinde olmak şöyle dursun aksine onun eliyle şekillenmiş bir paradigma. Odağında iktisaden ve siyaseten liberal bir düzen arayışı var. Son derece uslu. Bourdieu’dan alıntıladığım “Sosyoloji bir dövüş sporudur” ifadesi tam da sosyolojinin geldiği bu yere bir tepkidir. Sosyoloji ve sosyolog egemen iktidar örüntülerinden kendini muaf tutmadığı zaman tamamen egemenlerin dikte ettiği, fonladığı bir biçim ortaya çıkar. Bu durumda da artık sosyolojiden değil ideolojiden ya da sosyologdan değil ideologdan bahsedilir. Ben burada eleştirilerimi Türkiye’nin akademiasına çeviriyorum. Konuyu sadece sosyoloji ile de sınırlandırmıyorum. En nihayetinde Türkiye’de sosyal bilimlerin geldiği noktadan, konfor alanından çıkma cesareti gösteremeyen, dolayısıyla kendisine verilen günün modası kavram setleriyle kendi toplumsal gerçeğine bakan, kompleksli yeni nesil tercüme aydınlarının “piyasacı” zihniyetinden bahsediyorum.
Sosyoloji ve sosyolog egemen iktidar örüntülerinden kendini muaf tutmadığı zaman tamamen egemenlerin dikte ettiği, fonladığı bir biçim ortaya çıkar. Bu durumda da artık sosyolojiden değil ideolojiden ya da sosyologdan değil ideologdan bahsedilir.

Thank you for your sharing. I am worried that I lack creative ideas. It is your article that makes me full of hope. Thank you. But, I have a question, can you help me?
https://biotpharm.shop/# get antibiotics without seeing a doctor
https://eropharmfast.shop/# cost of ed meds
Over the counter antibiotics for infection: Biot Pharm – cheapest antibiotics
over the counter antibiotics: buy antibiotics online uk – Over the counter antibiotics for infection
over the counter antibiotics buy antibiotics online buy antibiotics from india
buy antibiotics online: buy antibiotics online uk – buy antibiotics from canada
cheapest antibiotics best online doctor for antibiotics get antibiotics quickly
best online doctor for antibiotics: Biot Pharm – buy antibiotics for uti
Ero Pharm Fast: cheap ed drugs – erectile dysfunction online prescription
Over the counter antibiotics for infection over the counter antibiotics get antibiotics without seeing a doctor
pharmacy online australia: Pharm Au 24 – Online medication store Australia
buy antibiotics BiotPharm buy antibiotics from canada
Licensed online pharmacy AU: Buy medicine online Australia – PharmAu24
Licensed online pharmacy AU Buy medicine online Australia Pharm Au 24
Ero Pharm Fast: Ero Pharm Fast – buy erectile dysfunction medication
http://pharmau24.com/# Online drugstore Australia
buy erectile dysfunction pills online Ero Pharm Fast Ero Pharm Fast
Online drugstore Australia: Online medication store Australia – Online medication store Australia
Medications online Australia Medications online Australia Medications online Australia
pharmacie en ligne sans ordonnance: commander sans consultation medicale – п»їpharmacie en ligne france
Cialis sans ordonnance 24h: Cialis sans ordonnance 24h – Cialis pas cher livraison rapide
Kamagra oral jelly pas cher: acheter Kamagra sans ordonnance – achat kamagra
pharmacie en ligne pas cher pharmacie en ligne fiable pharmacie en ligne france fiable
traitement ED discret en ligne: Cialis pas cher livraison rapide – Cialis generique sans ordonnance
prix bas Viagra générique: Viagra générique en pharmacie – viagra en ligne
Acheter Cialis 20 mg pas cher: cialis prix – commander Cialis en ligne sans prescription
livraison discrete Kamagra commander Kamagra en ligne kamagra gel
pharmacie en ligne sans ordonnance: pharmacie internet fiable France – pharmacie en ligne france pas cher
Cialis pas cher livraison rapide: commander Cialis en ligne sans prescription – Acheter Cialis 20 mg pas cher
https://kampascher.shop/# acheter kamagra site fiable
pharmacie en ligne pharmacie en ligne sans ordonnance Achat mГ©dicament en ligne fiable
kamagra pas cher: kamagra gel – pharmacie en ligne
kamagra oral jelly: Kamagra oral jelly pas cher – livraison discrete Kamagra
cialis prix: traitement ED discret en ligne – cialis prix
pharmacie en ligne sans prescription pharmacie en ligne sans ordonnance pharmacie en ligne sans ordonnance
commander sans consultation médicale: acheter médicaments sans ordonnance – pharmacies en ligne certifiées
pharmacie en ligne pas cher: pharmacie en ligne france livraison internationale – Pharmacie en ligne livraison Europe
Meilleur Viagra sans ordonnance 24h: Viagra sans ordonnance 24h – Meilleur Viagra sans ordonnance 24h
https://viasansordonnance.shop/# Viagra homme prix en pharmacie
Cialis pas cher livraison rapide cialis prix acheter Cialis sans ordonnance
Cialis pas cher livraison rapide: Acheter Cialis – Acheter Cialis
SildГ©nafil Teva 100 mg acheter: Acheter du Viagra sans ordonnance – viagra sans ordonnance
Pharmacies en ligne certifiees: Medicaments en ligne livres en 24h – acheter mГ©dicament en ligne sans ordonnance
cialis generique: acheter Cialis sans ordonnance – п»їpharmacie en ligne france
Meilleur Viagra sans ordonnance 24h Viagra generique en pharmacie viagra en ligne
kamagra en ligne: commander Kamagra en ligne – kamagra livraison 24h
SildГ©nafil Teva 100 mg acheter: acheter Viagra sans ordonnance – commander Viagra discretement
pharmacie en ligne pharmacie en ligne pas cher Achat mГ©dicament en ligne fiable
pharmacie en ligne livraison europe: commander sans consultation medicale – pharmacie en ligne france pas cher