Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıkan Covid-19 ya da bilinen adıyla koronavirüs, tüm dünya ekonomilerini sarsmaya devam ediyor. Enfekte olan kişi sayısı dünya çapında 16 Mart itibari ile 173 bini aştı ve virüs nedeni ile 7000’e yakın insan hayatını kaybetti.[1] Vaka sayısındaki zamansal artışa bakıldığında virüsün Çin’de kontrol altına alındığı gözüküyor. Ayrıca Dünya Sağlık Örgütü de 14 Mart’ta yaptığı açıklamada[2] virüsün yeni merkezinin Avrupa kıtası olduğunu belirtti. Virüsün en çok etkilediği Italya’da daha şimdiden kentler adeta hayalet şehir halini aldı. İspanya, Almanya, Fransa ve İngiltere’den neredeyse her gün yeni bir açıklama geliyor. ABD’de de virüsün hızla yayıldığı anlaşıldı. Birçok ülke sınırlarını kapatmanın ötesinde toplumsal hayatı kısıtlamaya giden önlemler de almaya başladı: Ülkeler arası uçuşlar durduruldu, eğlence mekanları kapatıldı, okullar tatil edildi…
Kapitalist Dünya Krizine Doğru
Koronavirüsün dünya çapında bir halk sağlığı krizi yaratması, kaçınılmaz olarak dünya ekonomilerini derinden etkiledi. Dünya borsalarındaki sert düşüşler sonrası ABD Merkez Bankası (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) gibi kuruluşların aldığı kararlar başta olmak üzere piyasalara müdahaleler ardı ardına vuku buluyor. Geçtiğimiz hafta Avrupa ve ABD borsalarındaki sert düşüşler sonrası ECB, 120 milyar euro’luk finansal varlık satın alacağını açıklarken Fed toplamda 1.5 milyar doları bulan niceliksel kolaylaştırmaya (Quantitative Easing) gideceğini söyledi. Bu açıklamaların ardından borsalarda kısmi bir iyileşme gözükse de Fed’in bu girişiminin pek de işe yaramadığı ortaya çıktı. Yeni haftada borsaların açılmasına birkaç saat kala ABD piyasalarındaki vadeli işlemlerin -%5 düzeyinde olmasının fark edilmesiyle birlikte (Türkiye saati ile 00:10 civarı) Fed 700 milyar dolarlık ek niceliksel kolaylaştırmaya gideceğini söyleyerek politika faizini de 0’a çekti.
Koronavirüsün yarattığı panik havası son bir ayda dünya borsalarını adeta göçertti. Figür 1’de görüldüğü üzere son bir ayda finansal varlıkların ortalama %30’u buharlaştı.
Figür 1: Dünya Borsalarının Son Bir Aylık Görünümü
Tarih boyunca bu gibi krizlerde gözlenen en önemli olgu, borsada işlem gören altının fiyatındaki artış olsa gerek. Geçmişte kapitalist kriz ne zaman vuku bulsa yatırımcılar güvenli liman olarak altına yönelmişti. Altın fiyatlarına baktığımızda Figür 1’deki görüntünün aksine Figür 2’de görüldüğü üzere son bir ayda 1600 dolar civarında bir dalgalanma görünüyor. 16 Mart saat 15:30 itibari ile altın ons fiyatı 1475 dolar olarak işlem görüyor. Altın fiyatındaki son iki günlük düşüşün nedeni kuşkusuz, finansal piyasaların çöküşü ile finansal varlıkların buharlaşmasının yarattığı nakdi akış tıkanıklığı. Bunu aşmak için yatırımcıların nakde dönüşebilecek en etkili araçlardan biri olan ellerindeki altınları sattıkları gözüküyor. İlerleyen süreçte altın fiyatlarının nasıl seyredeceği ise merak konusu.
Figür 2: Son Bir Ayda Altın Fiyatları
Yüzeyden Derine Doğru: Krizin Yapısı ve Çözümü Üzerine
Çin’den gelen sanayi verileri[3] Ocak-Şubat arası üretimin 2019 yılı ile karşılaştırıldığında %13,5 daraldığını göstermekte. Sabit sermaye yatırımları ise geçen senenin aynı dönemine göre %24.5 gerilemiş gözüküyor. Krizin en çok vurduğu sektörlerin başında ise parekende sektörü geliyor. Sektördeki daralma %20.5 düzeyinde. Bu veriler kuşkusuz, krizi tam anlamıyla Mart ayı itibari ile yaşamaya başlayan Avrupa ülkelerinde ve ABD’de gerçekleşmesi muhtemel sonuçlar hakkında bizlere bazı ipuçları vermekte.
Talep düzeyinde müthiş derecede bir daralmanın, ekonomileri büyük sıkıntıya sokması bekleniyor. Nitekim, bu beklentilerin yarattığı risk düzeyi borsada büyük bir paniğe neden oldu. Hayalet şehirler ve o şehirlerin ciroları yok olmuş işletmeleri; kapitalist sistemi, nakit akışlarının tıkanmasıyla büyük bir resesyona doğru sürüklüyor.
Bunun belirtilerini şu an finansal sistemde hissetmekteyiz. Halk kitlelerinin, yaşadıkları sağlık tehdidine karşı kendilerini eve kapatıp iktisadi faaliyetlerini büyük ölçüde ihtiyaçlar ekseninde şekillendirmesi; ekonomilerdeki daralmayı kaçınılmaz kılıyor. Krizin çözümü konusunda politika yapıcıların elindeki araçların verimsizliği, iktisat çevrelerinde de anlaşılmaya başladı. Nitekim, para politikası ile bu krizin çözülmesi mümkün gözükmüyor. Fed’in bir hafta içerisinde 2.2 trilyon dolarlık (ki bu, neredeyse üç adet Türkiye ekonomisine eşdeğer) parasal genişlemeye gitmesi panik halini dindiremedi. Fed, asli görevi olarak finansal sistemi korumaya çalışıyor. Lakin bu politikaların da sonuna yaklaştığımız görülüyor.
İktisatçıların 1980’den bu yana neoliberalizm ekseninde şekillenen ana-akım iktisat düşüncesini bir kenara bırakmaları ve bir süredir rafa kaldırılan maliye politikalarına odaklanmaları gerekiyor.
Krizin temel nedenin, piyasalardaki nakit sıkışıklığına indirgenemeyeceğini düşünüyorum. Gözlemlediğimiz bu havanın, ekonominin reel tarafında vuku bulmasıyla ve o minvaldeki beklentilerin finansal sisteme yansımasıyla ortaya çıktığını düşünüyorum. Ortada halk sağlığını tehdit eden büyük bir sorun var ve bu sorunun çözümü konusunda maliye politikalarına her zamankinden daha çok ihtiyaç duyuyoruz.
Öyle ki İngiltere Sağlık Bakanlığı, yaptığı açıklamada[4] virüs tehdidinin 2021 baharına kadar sürebileceğini ve bu süreçte 7.9 milyon kişinin hastanede yatabileceğini söyledi. Bu süreçten en büyük zararla çıkacak ülkeler, sağlık sisteminin yetersiz olduğu ülkeler olacak gibi. İspanya Sağlık Bakanı Salvador Illa, bugün yaptığı açıklamada [5] ülkedeki özel sağlık kuruluşlarını devlet kontrolü altına aldıklarını belirtti. Benzer açıklamalar İngiltere ve Almanya’dan da geliyor. Bu kriz tüm dünyaya, kamusal sağlık hizmetinin her yurttaşa sağlanmasının ne denli önemli olduğunu gösteriyor.
Krizin çözümüne yönelik yapılacak en akılcı politikalar, mali politikalardan geçiyor. Bugün geldiğimiz noktadan baktığımızda, sağlık sistemine yapılacak yatırımların; salgının kontrole alınması ve toplumsal hayatın onarılması için kaçınılmaz olduğu anlaşılıyor. Devletin bu süreçte hane halklarının kredi, kira, fatura vb. ödemelerini dondurması ve vatandaşlık desteği adı altında hane halklarına destekte bulunması izlenebilecek diğer politikalar arasında. Devletler, tedbir almanın ötesine geçip doğrudan harekete geçmeli.
Halk kitleleri, krizin çözümü için spekülatörleri önceleyen para politikasından çok; halk sağlığını gözeten mali politikalara ihtiyaç duyuyor. Devletler krize bir an önce müdahale etmek için neyi bekliyor?
[1] https://www.worldometers.info/coronavirus/
[2] https://news.sky.com/story/coronavirus-europe-is-now-epicentre-of-covid-19-pandemic-says-who-chief-11957199
[3] https://www.theguardian.com/world/2020/mar/16/coronavirus-deals-chinas-economy-a-bigger-blow-than-gfc
[4] https://www.theguardian.com/world/2020/mar/15/uk-coronavirus-crisis-to-last-until-spring-2021-and-could-see-79m-hospitalised
[5] https://www.theguardian.com/world/2020/mar/16/coronavirus-spain-takes-over-private-healthcare-amid-more-european-lockdowns