La Nuit du 9 au 10 thermidor An II : Arrestation de Robespierre*
Gravür: Fulchran-Jean Harriet / Renklendirme: Jean-Joseph-François Tassaert
Fransa’da 18. ve 19. yüzyıllara damga vuran bir küçük burjuva partisi olan Montagne hem Birinci Cumhuriyet hem de İkinci Cumhuriyet’te siyasal ve sınıfsal mücadelenin merkezinde yer aldı. Önderleri her iki dönemde de -erkeklere mahsus- “genel oy” kazanımının mimarlarıydı. Birinci Cumhuriyet’te radikal cumhuriyetçi karakterdeki bu grup, Fransız İhtilali’ni şiddet yoluyla ilerletme yolunu benimsemişti. Terör ve şiddet iktidarının sonunu getirdi. İkinci Cumhuriyet’te ise ihtilalci önderlerine atıfla bu ismi benimseyen cumhuriyetçiler Paris proletaryasıyla birlikte hareket ettiler ve sosyal demokrat ilkeleri benimsediler. İnsan haklarını ve anayasayı savunmak adına harekete geçtiklerinde zor kullanılarak ezildiler.
Cumhuriyetin partisi Montagne iki kez tarih sahnesine çıktı; ilki trajediyle, ikincisi komediyle sonuçlandı.
İhtilal ve Cumhuriyet
Fransız İhtilali’nin ardından bir yanda özgürlük fikrinin yüceldiği bir yanda da sınıf ve ulus savaşlarıyla şiddetin doruğa çıktığı bir dönemde Yasama Meclisi’nin (Ekim 1791 – Eylül 1792) ilerici azınlık grubuydu Montagne. “Dağ” anlamına gelen bu isim, meclisteki konumlarından türemişti. Grubun üyeleri Meclis’in sol kanadında, arka üst sıralarda oturduklarından Montagnard (dağlı) olarak anılıyorlardı.
Yasama Meclisi’nin güçlü grubu ise La Gironde idi ve Girondin’ler özellikle Bordeaux çevresinden gelen geleneksel burjuvaziyi temsil ediyorlardı. Girondin’lerin muhafazakar kanadı devrim sonrasında sınıfsal çıkarlarını korumak için Kral 16. Louis ile uzlaşma yoluna dahi gitmişti. 1792’de de Fransa’nın Avusturya’ya savaş açmasına sebep oldular; ancak sanayileşme evresindeki Fransa, bu savaşın ekonomik yükünü kaldırabilecek durumda değildi. İşte bu ortamda devrimi derinleştirmek ve daha da ileriye götürmek isteyen radikal küçük burjuvazi partisi olarak Montagne; Robespierre, Danton ve Marat öncülüğünde gittikçe güçleniyordu.
Savaşın yarattığı buhranın gölgesinde, Montagnard’lar halkın yoksulluğundan doğan toplumsal huzursuzluğun rüzgarını arkalarına aldılar. Paris’te belediyenin Paris Komünü’ne dönüştürülmesi ile devrimcilerin ve Paris’teki ulusal muhafızların temsilcisi konumuna geldiler. Kralın azlini talep eden bir ayaklanmanın ardından itibarını yitiren Girondin’lerin muhalefetine karşın, Yasama Meclisi’nde 16. Louis’in yetkilerini askıya alan kararı çıkardılar. Ardından genel oya dayanan (yalnızca erkekler için) seçimleri kanunlaştırdılar. 13 Ağustos’ta Kral tutuklandı. 17 Ağustos’ta ilk devrim mahkemesi kuruldu.
Robespierre, Cumhuriyeti hızla ve zor yoluyla sağlamlaştırmayı hedefliyordu. Savaşın sürdüğü cephelerden gelen yenilgi haberlerinin gölgesinde Eylül 1792’da yapılan Ulusal Konvansiyon seçimlerinde Montagnard’lar 300 civarında vekil çıkardılar. Montagnard’larla ilişki içerisinde olan Jakoben Kulübü ise çok güçlenmişti. Kral’ı şiddet olaylarından yargılayarak 21 Ocak 1793’te Concorde Meydanı’nda idam ettiler.
Kralın giyotine gönderilmesinin ardından Girondin’lerle Montagnard’lar arasındaki mücadele daha da şiddetlendi. Mücadele alanlarından biri de devletin piyasaya müdahalesi sorunsalıydı. La Gironde; kıtlık, enflasyon ve yüksek borçlanma karşısında piyasa özgürlüğünü savunurken sokağa ve sans-culottes’a[1] yaslanan Montagne devletin müdahalesini savunuyordu. Buğday fiyatlarına getirilen fiyat kotasıyla isteğine kısmen ulaştı.
Kralın idamını unutmayan Girondin’lerin Marat ve Robespierre’den intikam almak istemesi ve monarşiyi yeniden tesis etme girişimi bir karşı darbeyle sonuçlandı. Montagnard’ların sokak örgütü konumundaki sans-culottes’lar “Halk Kurtuluş Komitesi” adıyla 2 Haziran 1793’te Ulusal Konvansiyon’u basarak Girondin’leri tutukladılar. Eylül ayında anayasa askıya alındı. Böylece Fransız İhtilali tarihinde “Terör Dönemi” olarak anılan dönem başlamış oldu.
Yalnızca bir yıl süren Terör Dönemi’nde monarşi yanlısı ayaklanmalar bastırıldı, düşman orduları püskürtüldü, enflasyon dizginlendi; ancak tahminlere göre sayısı 500 bin civarındaki ölüm cezası sebebiyle Konvansiyon rejimi kitle desteğini kaybetmeye başladı. Şiddet rejimini sürdürmek isteyen Robespierre Temmuz 1794’te devrildi ve yargılanmaksızın idam edildi. Bölünen Montagnard’ların düşüşü, 1795’te Direktuvar rejimini kuran darbeyle tamamlandı. Fransa’da darbelerle geçen çalkantılı 1795-1848 dönemi Şubat Devrimi’yle son bulacaktı.
İkinci Cumhuriyet
Temmuz Monarşisi’ni sonlandırarak kralı deviren Şubat Devrimi, yeni bir meclisin kurulmasını ve bazı sosyal hakların geri kazanılmasını amaçlıyordu. İktidarı tek başına elinde bulunduran mali aristokrasiye karşı bir seçim reformunu hedefleyen muhalifler, cumhuriyeti bir anlamda kucaklarında buldular. 3 gün süren sokak çatışmalarının ardından Hotel de Ville’de yapılan toplantıda seçilen temsilcilerden Alphonse de Lamartine 24 Şubat 1848’de İkinci Cumhuriyeti ilan eden metni okudu. Aynı gün kolektif liderliğe dayanan bir geçici hükümet kuruldu. 24 Şubat’tan Kurucu Meclis’in toplandığı 4 Mayıs 1848’e kadar süren bu geçici hükümet dönemi Marx’ın ifadesiyle “devrimin öndeyişiydi”.
Geçici hükümetin getirdiği genel oy hakkı (yine yalnızca erkekler için) ile seçmen sayısı 240 bin iken bir anda 9 milyona çıkmıştı. Prof. Taner Timur’a göre bu köylülerin ağır bastığı muhafazakar bir meclisin yolunu açtı. 23 Nisan’da yapılan seçimlerin ardından 4 Mayıs’ta toplanan Kurucu Ulusal Meclis, herkesin Cumhuriyeti kendi arzuları doğrultusunda tanımladığı heterojen bir yapıya sahipti.
Burjuva cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu Kurucu Meclis dönemi, Fransız İhtilali’nin bazı kazanımlarını geri getiren 1848 Anayasası’yla ve Haziran günleriyle şekillenecekti. Bu dönemde Haziran günlerini kanlı bir şekilde bastıran liderleri General Cavaignac “rejimin suru” unvanıyla yıldızlaşmıştı.
Ardından 10 Aralık 1848’te Fransa tarihinin ilk cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı. Hayli ilginç profillerin yarıştığı bu seçimlerde 7,5 milyon Fransız (erkek) oy verdi. Şubat Devriminin ardından imparatorluk hayalleriyle Fransa’ya dönen Napolyon Bonaparte’ın yeğeni Louis Bonaparte, köylülerin güçlü desteğiyle oyların %74’ünü alarak cumhurbaşkanı seçildi. Parlamentoda çoğunluk oluşturan burjuva demokratların adayı General Cavaignac %19’da kalırken radikal cumhuriyetçilerin, yani Montagne’ın adayı Ledru-Rollin yalnızca %5 oy almıştı.
Louis Bonaparte’ın cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra içlerinde gizli hanedancıları da barındıran, uzlaşmacı burjuva cumhuriyetçiler, sayısız şerh ile ihlal edilme koşullarını kendi içerisinde barındıran anayasayı türlü şekillerde ihlal etmekte bir sakınca görmediler. Bu amcasının ismini yücelten ve kendisini bir düşünür olarak lanse eden Bonaparte’ın ve azınlıktaki gerici Düzen Partisi’nin işine yaradı. Mayıs 1849’da Kurucu Meclis’in dağılmasıyla yapılan seçimlerde burjuva cumhuriyetçiler Düzen Partisi’ne yenildiler.
Marx, “Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’i” adlı eserinde burjuva cumhuriyetçilerin Haziran günlerinde proletaryaya uyguladıkları ağır şiddete atıf yaparak “kralcılara karşı cumhuriyetçiliklerini ve yasama haklarını savunmaları söz konusu olduğunda aynı ölçüde korkakça, süklüm püklüm, yılgınlık içinde, çökmüş biçimde, mücadele gücünden yoksun bir şekilde geri çekildiklerini” yazıyordu.
Hanedancı kliklerden oluşan Düzen Partisi, meclis çoğunluğunu alıp hükümet kurduğunda parlamentodaki en önemli muhalefet grubu, 200’ün üzerinde milletvekili bulunan, Paris proletaryası ve sosyalistlerle ittifak halindeki Montagne olmuştu.
1848 Devrimi sonrasında yeniden ortaya çıkan Montagne, ismini Birinci Cumhuriyet’in Jakoben radikallerinden alıyordu. Alexandre Ledru-Rollin 1848 devrimi öncesinde cumhuriyetçi muhalefetin önderlerindendi. Devrim sonrasında kurulan geçici hükümette de içişleri bakanlığı yapan Ledru-Rollin bu dönemde Montagne’ın sözcüsü konumundaydı. Montagnard’lar 1849 yılına gelindiğinde Düzen Partisi’nin saldırısı altındaki özgürlüklerin (basın özgürlüğü, toplanma özgürlüğü, ifade özgürlüğü vb.) ve devrimin savunuculuğunu üstlendiler. Sınıf savaşımının bütün Avrupa’yı sarstığı günlerde küçük burjuva demokrasisiyle sosyalist talepleri aynı potada eritmeyi hedefliyorlardı. Onlara göre İkinci Cumhuriyet’in önündeki tek yol sermayeyle ücretli emeğin uzlaşmasına dayalı bir toplumsal dönüşümdü. Ancak işler hiç de umdukları gibi gitmedi.
Muhafazakar iktidar, Nisan 1849’da Roma’ya asker gönderdi. Düzen Partisi böylece bir dış savaş yoluyla parlamentodaki sosyal demokratları da etkisiz hale getirmeyi ya da radikalleştirerek ezmeyi umuyordu. Alexandre Ledru-Rollin bu oyuna geldi, 11 Haziran’da Louis Bonaparte ve hükümet hakkında bir suçlama önergesi verdi. Montagnard’lar anayasadaki “hiçbir halkın özgürlüğüne karşı savaşmama”yı öngören maddenin ihlal edildiğini savunuyorlardı. 12 Haziran’da suçlama önergesi muhafazakar çoğunluk tarafından reddedilince Montagne meclisi terk etme kararı aldı. Ledru-Rollin gerekirse silahlanarak Anayasayı savunacağını söylüyordu.
Ledru-Rollin sokağa inerek partisinin halk tabanını ayaklandırmayı umut ediyordu. 13 Haziran’da bir miting düzenleyerek hükümeti anayasa dışı ilan eden bir bildiri okudu. Böylece Düzen Partisi aradığı fırsatı buldu. Ulusal Muhafızlar Montagne’ı dağıttı. Büyük İhtilal’in son temsilcileri ve İkinci Cumhuriyet’in sosyal demokratları, anarşinin ve terörün marjinal partisi konumuna getirildi.
Montagne, kısa bir süre önce yıkılan burjuva cumhuriyetçiler gibi ordunun kendilerini koruyacağını umuyordu. “Cumhuriyetçi” ordudan hiçbir tepki gelmedi. Örgütsel bütünlüğünü de kaybeden Montagne’ın 13 Haziran yenilgisi için Marx, şu çözümlemeyi yapacaktı:
“Kesin olan şu: Demokratlar ses darbeleriyle Eriha’nın surlarını yıkmış olan borulara inanır. Ve ne zaman despotizmin surlarıyla karşı karşıya kalsalar mucizeyi taklit etmeye çalışırlar.(…) Kavganın habercisi olan gürültülü uvetür, onun başlayacağı an gelir gelmez pişmanlık dolu bir homurtunun içinde kaybolur, oyuncular kendilerini ciddiye almayı bırakır ve hareket, iğne batırılan hava dolu bir balon gibi yere serilir.“
Bu yenilgi, Düzen Partisi’nin diktatörlüğünü başlattı. Artık Yasama Meclisi’nde çoğunluğun kararlarının, anayasadan üstün olduğu ortaya çıkmıştı. Montagnard’ların tasfiyesini Düzen Partisi’nin bileşenleri ile Bonapartistler arasındaki yol ayrımı izledi. 2 Aralık 1851’de tecrübesiz, gülünç, beceriksiz görülen Louis Bonaparte’ın darbesi sözde parlamenter Cumhuriyet’in sonunu getirdi.
* Türkçesi: Termidor, 9’u 10’a bağlayan gece: Robespierre’in yakalanması
[1] Büyük burjuvazinin ve burjuva ordusunun kısa pantolonlarına atıfla kendilerini “kısa pantolonsuzlar” olarak tanımlayan emekçi yoksullar, ayak takımı. Kimi çevirilerde “donsuzlar” ya da “baldırı-çıplaklar” şeklinde kullanılmaktadır.
Sonnot
Gergedan’daki son makalemde Karl Marx’ın Fransız üçlemesinin ikinci kitabı olan “Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’i”ne bolca atıfta bulunmuştum. O makaleye eklemeyi düşündüğüm İkinci Cumhuriyet’teki Montagne Partisi’ni konunun dışına çıkmamak ve gereğinden fazla uzun bir dipnot bırakmamak için bu yazıya saklamıştım. Geciken ve kimi zaman ansiklopedik bilgiler içeren bu yazı esasen, Türkçe eserlerde pek üzerinde durulmamış olan bu siyasi grubun yükselişini ve hızlı düşüşünü anlatmayı amaçlıyordu. Montagne isminin doğuşu sebebiyle değindiğim Birinci Cumhuriyet faslı beklediğimden uzun olunca Montagne’ın iki dönemini bir bütünlük içerisinde ele almanın yerinde olacağını düşünerek yazının kapsamını genişlettim. Böylece “Montagne’ın İki Dönemi” ortaya çıktı. (NK)
Kaynakça
Taner Timur, Mutlak Monarşi ve Fransız Devrimi, İstanbul, Yordam Kitap, 2017, 335 s.
Taner Timur, Devrimler Çağı 1848, 1871, 1917, İstanbul, Yordam Kitap, 2017, 144 s.
Karl Marx, Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’i, Çeviren: Erkin Özalp, İstanbul, Yordam Kitap, 2016, 191 s.